"Su gibi şekilsiz, biçimsiz olmalısın. Bir bardağa su döktüğünde, su o bardağa dönüşür. Şişeye su döktüğünde, şişe olur. Çaydanlığa su döktüğünde, çaydanlık olur. Su damlayabilir de, parçalayabilir de... Su gibi ol dostum.”
Bruce Lee
Bruce Lee adını gördükleri anda, yaşı yeten okurlarımızın aklına türlü türlü şehir efsaneleri de dolmuştur eminim. Gerçekten de, hayatı hakkındaki bir çok bilgi kesin olsa da, ölümüyle ilgili kafa karışıklıkları olduğu için; konu bir efsane halinde ülkeden ülkeye ve kulaktan kulağa dolaşırken, hormonlu bir milenyum sebzesi gibi giderek boyut büyütmüştür. Mesela 90’ların ortasında bir mahallenin nem kokan karate salonuna ışınlanma şansı (veya şanssızlığı) bulsanız, bir beyaz kuşağın diğerine şu hikayeyi anlattığını duymanız işten bile değildi:
“Bruj Li üçüncü dan ve çok kaslı olduğu için vücuduna kurşun bile işlemiyormuş. Sadece ensesini kasamadığı için orası zayıf noktasıymış. Çin-Amerikan mafyası bunu bildiği için uykusunda ensesinden vurarak öldürmüş.”
İşin efsane boyutu kaybolup gitse de, birçoğumuzun Bruce Lee’nin vurularak öldürüldüğünü hatırlaması belki de bu yüzden… Oğlu Brandon Lee’nin 1993’te film çekimleri sırasında “kaza kurşunu” ile vurularak ölmesi de kafa karışıklığını artırmıştır kuşkusuz.
Bu yazımızda; mayıs ayında yayınlanmasına rağmen, geçtiğimiz günlerde popüler hale gelen ve ülkemiz medyasında da geniş yer bulan bir makale üzerinden Bruce Lee’nin (muhtemel) gerçek ölüm nedenini inceleyeceğiz.
Şimdi karate kuşaklarımızı tozlu dolaplarından çıkarıyor ve Bruce Lee’nin ölümüne dair güncel iddialara geçiyoruz.
—
Bruce Lee Kimdir?
Bruce Lee, Hong Kong asıllı bir dövüş sanatçısıdır. Baba tarafından Kantonlu, anne tarafından Avrasyalıdır. Eğlence sektöründe yer alan ailesinin Amerika’da bulunduğu sırada, 1940’ta dünyaya gelir. Ailesi, o henüz dört aylıkken Hong Kong’a geri döner. Kendilerini kısa sürede Dünya Savaşının ortasında bulurlar. Japonya, Hong Kong’u alır ve dört yıl idarede kalır.
Okul döneminde haylaz bir çocuktur. Okuldan okula transfer edilir, bolca sokak kavgalarına karışır. Babası bakar olacak gibi değil, “enerjisini atsın” diye spora yazdırır. Yetmez, daha çocuk yaşta babasının teşvikiyle Hong Kong sinemasına çocuk oyuncu olarak dahil olur.
Sonraları dövüş filmleriyle popülerlik kazansa da, aslında daha 18 yaşına gelmeden, hiç biri dövüş filmi olmayan 20 filmde rol almayı başarır. Bir yandan da çeşitli dövüş sanatları üzerine eğitim almaya devam etmektedir. Hırslı bir çocuktur, yeni teknikler öğrenebilmek için usta isimlerin kapısında sabahlar, ancak hiç birine “ömrünü adayacak” isteği kendinde bulamaz.
Karıştığı kavgalar artar. Ailesinin de isteğiyle, 19 yaşında pılını pırtısını toplar, ablasının da yaşadığı ve doğum nedeniyle vatandaşı olduğu ABD’nin yolunu tutar. Burada 21 yaşında üniversiteye başlar. Ortamı koklar, dövüş sanatları öğreterek hayatını kazanmanın mümkün olduğuna kanaat getirir. Vakit kaybetmeden ilk dövüş okulunu açar. 1964 Long Beach Uluslararası Karate Şampiyonası’nda yaptığı gösterisi ve konuşması ile ilgileri üzerine toplar. Chuck Norris, Sharon Tate gibi ünlü isimlere eğitmenlik yaptıkça ünü de katlanır.
1970’lerde çektiği Hong Kong-Hollywood ortak yapımı filmlerle, batının Çin uzakdoğu sporlarına yoğun ilgi duymasına yol açar.
Lee, filmlerinde Çin milliyetçiliğini yansıtması sebebiyle Çinliler arasında karizmasını artırırken; Asyalılarla ilgili klişeleri yıktığı için de Asyalı Amerikalılar arasında tanınan bir figür haline gelir. Öğrendiği çeşitli dövüş sporlarını birleştirerek Jeet Kune Do adını verdiği kişisel dövüş sanatını geliştirir ve “Henüz bir uzakdoğu sporunda usta olmadan büyük işlere kalkışması” ve “Uzakdoğu sporlarını ülke dışına çıkartması” nedeniyle çeşitli dövüş sanatları ustaları tarafından yoğun olarak eleştirilir.
1,72’lik boyu ve 64 kiloluk kastan müteşekkil vücudu ile beyaz perdede isteneni verir. Beslenme konusunu ciddiye alır ve sağlıklı gıdalara, yüksek proteinli içeceklere, vitamin ve mineral takviyelerine fazlasıyla ilgi duyar. Yüksek performanslı bir vücuda sahip olmanın, iyi bir arabanın motorunu korumak gibi olduğunu söyler; abur cuburdan, boş kaloriden kaçar.
Nasıl Öldü?
Takvimler 10 Mayıs 1973'ü göstermektedir. Bruce Lee, Hong Kong'daki Golden Harvest Film Studio'daki Enter The Dragon filminin dublaj çalışmaları sırasında bilincini kaybeder. Hong Kong Baptist Hastanesi'ne kaldırılır. Burada serebral ödem teşhisi alır, Mannitol uygulamasıyla şikayetleri geriler.
20 Temmuz 1973 Cuma günü; Lee yapımcı Raymond Chow ile saat 14:00'de kendi evinde bir araya gelir. Evde Game of Death filmi üzerine 16:00'ya kadar çalışırlar. İkili daha sonra Tayvanlı bir aktris olan Lee'nin meslektaşı Betty Ting Pei'nin evine gider. Üçü Ting'in evinde senaryo üzerinde çalışır ve daha sonra Chow bir akşam yemeğine katılmak için oradan ayrılır.
Chow gittikten sonra Lee baş ağrısından şikayet eder. Bunun üzerine Ting ona aspirin ve meprobamat içeren ağrı kesici bir ilaç olan Equagesic verir. Lee, 19:30 civarında kestirmek için uzanmaya gider.
Ting, bir süre sonra Lee’yi uyandıramaz ve Chow’u arayarak yardıma çağırır. Chow daireye geri döner ve doktor çağırırlar. Çağırdıkları doktor, ambulans gelene kadar 10 dk resüsitasyon uygulamasına çabalar, ancak yanıt alınamaz. Queen Elizabeth Hastanesi'ne ambulans ile sevk edilen usta aktörün, burada hayatını kaybettiği duyurulur.
Otopside darp-cebir izine rastlanmaz. Sadece beyni ciddi oranda ödemli görünmektedir (Ağırlığının 1400 gr olması beklenirken, 1575 gr olduğu not edilir). Otopside, ölmeden aldığı Equagesic ilacı da saptanır.
Scotland Yard tarafından özel olarak görevlendirilen Adli Bilimci Donald Teare; ölümün, adı geçen ilacın içindeki etken maddelerden birine bağlı alerjik reaksiyon sonucu gelişen beyin ödeminden kaynaklandığı sonucuna varır. Ölüm kayıtlara “kaza sonucu ölüm” olarak geçer. Lee’nin midesinde esrar bulunduğu ve ölüme bunun neden olduğu iddiaları ortaya atılsa da; hastanenin klinik patoloğu ve Donald Teare bunun muhtemel olmadığını açıklarlar.
2018’de yayınlanan bir biyografi, durumun yoğun efor ve sıcak çarpması sonucu olduğunu iddia etmesiyle dikkat çeker. Bruce Lee’nin, film çekimlerinde terli görünmesinin rahatsız edici olduğunu düşünerek, 1972’de koltuk altı ter bezlerini aldırmış olması da bu iddianın ispatı gibi sunulur. Güya sıcak havada yoğun çalışan Lee, ter bezleri de alındığı için terleyememiş, vücudu fazla ısınmaktan iflas etmiştir. Halbuki ne o gün hava çok sıcaktır, ne otopside organ yetmezliği bulgusu vardır, ne de koltuk altı ter bezleri alındı diye insanlar sıcak çarpması yaşar. Hani duy da inanma…
Son İddia
Yazıya konu olan makalenin iddiası, belki de şu ana kadarki en elle tutulur iddia olması nedeniyle üzerine konuşmaya değer görünüyor.
Yazı, önce daha önceki iddiaları kısaca çürütmeye çalışıyor:
Kayıtlara geçen ölüm nedeni gerçek olabilir mi? Usta aktörün daha önce de bu ilacı kullandığı biliniyor. Elbette bir ilaç, herhangi bir kullanımda alerji gelişmesine yol açabilir. Ancak aktörün, bu ilacı zaten şikayetleri başladıktan sonra almış olması, ilacın asıl etken olma ihtimalini düşürüyor.
Yukarıda bahsedilen 10 Mayıs 1973’teki durumun epilepsiye bağlı olduğu ve ölümün de epilepsiyle ilişkili olduğu da iddialar arasında. Ancak o gün epilepsi düşünülmeyen Bruce Lee, sonrasında detaylı bir nörolojik muayeneden geçiyor ve beyin fonksiyonlarının doğal olduğu rapor ediliyor. Yine de fenitoin başlanıyor ve Lee’nin ölüm gününe kadar ilacını aksatmadan kullandığı biliniyor. En önemli doğrudan epilepsi ile ilişkili ölüm nedeni, kronik epilepsi hastalarında daha yaygın olan Epilepsi Hastalarında Ani Beklenmedik Ölüm (SUDEP)'dür. Bu durumda Adli Tıp raporlarında; dil ısırıkları (%20-40), serebral ödem ve pulmoner ödem görülmesi bekleniyor. Lee’nin kronik epilepsisinin olmaması, antiepileptik ilaç tedavisine devam etmesi ve otopside dil ısırması görülmemesi bu tanının gerçek olması ihtimalini azaltıyor.
Beyin Ödeminin Nedenleri
Elimizdeki tek ipucu, Bruce Lee’nin otopsisinde beyin ödemi görülmesi. Beyin ödeminin dört ana patofizyolojik mekanizması şunlardır:
Vazojenik: Kan-beyin bariyerinin bozulduğu durumlarda yaygın olarak görülür, örn. peritümör ödemi
Hücresel veya sitotoksik: Travma veya inme gibi beyin hasarının sonucunda
Beyin omurilik sıvısının intraventriküler boşluktan interstisyel alanlara çıkışından kaynaklanan interstisyel ödem, örn. hidrosefali veya menenjit
Ozmotik ödem: ozmolaritedeki bir dengesizlik nedeniyle beyin hücrelerinin plazmadan su çekmesi durumunda, örn. hiponatremide
Hiponatremi, Serebral Ödem için “olağan şüpheliler”den biri gibi görünüyor. Peki Bruce Lee’nin ölümü buna bağlı olabilir mi?
Su Dengesi ve Hiponatremi
Hiponatremi üzerine Acilci.net’de daha önce yazmış, çizmiş ve konuşmuştuk.
Vücuttaki su dengesi plazma ozmolaritesi tarafından düzenlenir: Artan plazma ozmolaritesi (hipertonisite), hem antidiüretik hormon (ADH) salınımını hem de susuzluğu düzenleyen hipotalamustaki ozmoreseptörler tarafından algılanır. Serum sodyum konsantrasyonu (natremi) su dengesini yansıtır.
Natremi, serum ozmolaritesinin ana öğesidir ve arttığında kompansatuvar sistemler devreye girer: Su alımı artar, böbreklerden su atılması azalır. Solunum, dışkı ve ter gibi diğer su eliminasyon biçimleri böbrek gibi düzenlenmiş değildir. Böbreklerin bu yüksek adaptif kapasitesi nedeniyle hiponatremi sık görülen bir durum değildir.
Ancak her şeyin bir sınırı vardır: Kısa sürede çok yüksek miktarda su alınması, adaptasyon mekanizmalarını aşabilir. İddia sonucunda, bir kaç saat içinde yüksek miktarda su içme “yarışması” yapan genç ve sağlıklı bireylerde bile, bir kaç saat içinde beyin ödemi ve ölüm görülebilmektedir.
Böbreklerin su fazlasını atma yeteneğini sınırlayan ek patolojilerin varlığında, daha az miktarda su alımı bile hiponatremiye yol açabilir.