Listen

Description

Bu eserde, büyük bilge Ebû Ali Sînâ’nın yaşamı, kişiliği, bilgeliği ve eserleri hem tarihsel hem de edebî bir yaklaşımla aktarılır. Metinler, İbn Sînâ’nın yalnızca bilimsel yönünü değil, yaşadığı dönemin siyasi entrikaları içinde verdiği mücadeleyi, insanî ve ahlaki duruşunu da gözler önüne serer.

İbn Sînâ, asrın şaşırtıcı dehalarından biri olarak tanıtılır. Kendisini Horasanlı, aslen Belhli, otuz dört yaşında bir tabib olarak tanımlar. Tıp ve felsefede geniş bilgiye sahip olan Sînâ, özellikle tedavisi zor hastalıkları teşhis ve tedavideki becerisiyle çevre ülkelerde ün kazanır. Gurgan’da tabiplerin teşhis edemediği bir hastalığı “aşk” olarak belirlemesi; sayıklamalardan yola çıkarak hastanın sevdiği kişinin adını ve yaşadığı mahalleyi ortaya çıkarması, onun sezgi ve zekâ gücünü ortaya koyar.

Tıbba bakışı son derece değerlidir. Ona göre tıp, sonsuz ve sınırsız bir ilimdir; tabibin en büyük ödülü Yaratıcı’nın rızası ve hasta yakınlarının memnuniyetidir. Veba üzerine yazdığı eserde hastalığın yayılma biçimlerini inceler ve alınması gereken önlemleri açıklar. Çalışma disiplini ise olağanüstüdür: Günde sadece iki saat uyuyarak zamanın nasıl geçtiğini fark etmeksizin çalışır, mala ve mülke ihtiyaç duymaz. Kendisine hediye edilen altınları ve evi reddederek, burasının yoksullar için bir klinik olmasını ister.

Siyasi olaylar ve saray entrikaları onun yaşamında önemli yer tutar. Hârezm sarayında saltanat encümeninde görev alırken, Hıristiyan tabib Ebû Sehl ve Üstâd Ebu’l-Hayr’la birlikte diğer tabiplerce kıskanılır, çeşitli suçlamalara maruz kalır. Buna rağmen halkın sevgisini kazanır; onu savunanlar arasında halk temsilcileri de vardır. Emir Menûçehr'in oğlunu iyileştirmesi, halk ve saray nezdinde büyük itibar kazanmasına neden olur.

Sultan Mahmûd’un davetini reddetmesi üzerine, onu zorla Gazne’ye götürmekle görevlendirilen Altuntaş’ın baskısıyla Hârezm’den kaçmak zorunda kalır. Ebû Sehl ile birlikte Hâverân çölü üzerinden Gürgenc’ten kaçarlar. Bu çöl yolculuğu tehlikelidir. Yolculuk sırasında Ebû Sehl hayatını kaybeder; İbn Sînâ bu kayıptan derin bir üzüntü duyar. Kaçışın ardından Nişabur üzerinden Gurgan’a ulaşır.

Gurgan’da “yabancı derviş” ve “Horasanlı genç tabib” olarak anılır. Emir Menûçehr’in oğlunu tedavi eder, ardından mahkemede sorgulanır. Kendini zekice savunur ve saygı görür. Gurgan’daki diğer tabiplerin hasetle örgütlediği şikâyetlere rağmen, halkın duasını alır. Saraydaki etkisi artar.

"Şarkın Dehası İbni Sina" adlı eser, İbn Sînâ’yı yalnızca hekim ve filozof yönüyle değil, dönemin siyasi kargaşası içinde ideallerinden ödün vermeyen bir şahsiyet olarak da sunar. Zorunlu göçü, dostlukları, kayıpları, saray mücadeleleri ve halkla kurduğu derin ilişki, onun insani yönünü ön plana çıkarır. Lârûdî’nin kaleminden aktarılan bu yaşam kesitleri, sadece tarihî bir portre çizmez, aynı zamanda düşünsel bir mirası da günümüze ulaştırır.