Yedi yüzyıl boyunca Bizans İmparatorluğu'nun hem kalkanı hem de kılıcı olan Grek Ateşi, tarihin en gizemli ve etkili silahlarından biridir. 672 civarında ortaya çıkan bu silah, suyun üzerinde yanabilen, sıradan yöntemlerle söndürülemeyen ve düşman gemilerini alevler içinde bırakan bir sıvı ateşti. Kaynağı ise hem efsanelerle hem bilimle iç içe geçmişti.
Tarihçi Theophanes, silahın icadını Heliopolis'ten kaçan Yahudi mimar Kallinikos’a atfeder. Ancak bazı araştırmacılar, Grek Ateşi'nin bir mucitten çok, İskenderiye geleneğini sürdüren Bizanslı kimyagerlerin ortak ürünü olduğunu savunur. Bu teknoloji, 7. yüzyılda Müslüman fetihleri karşısında zorlanan Bizans'ın direnişini sembolize eder hale geldi.
Silahın bileşimi devlet sırrıydı ve asla yazıya dökülmedi. İmparator Konstantin Porfirogennetos, oğluna bu sırrın Tanrı tarafından "yalnızca Hristiyanlar için" verildiğini öğütler. Modern araştırmalar, karışımın ham petrol, reçine ve muhtemelen kalsiyum fosfür içerdiğini, napalm benzeri bir etkisi olduğunu öne sürer. Ancak formülün tamamı kayıptır.
Grek Ateşi, benzersiz özellikleriyle çağının ötesindeydi. Su üzerinde yanar, hatta bazı kaynaklara göre suyla temas ettiğinde tutuşurdu. Sadece kum, sirke ya da idrar gibi özel maddelerle söndürülebilirdi. Yoğun duman, kulakları sağır eden sesler ve cayır cayır yanan alevler, savaşın psikolojik boyutunu da değiştirirdi.
Silah genellikle gemi burunlarına yerleştirilen siphōn (püskürtücü) adı verilen bronz tüplerle kullanılırdı. Anna Komnene, bu cihazları ağzından ateş saçan aslan başlarına benzetir. Ayrıca taşınabilir püskürtücüler (cheirosiphōnes) kara savaşlarında kullanıldı. Grek Ateşi dolu seramik kaplar ve el bombaları da mancınıklarla atılırdı.
Modern rekonstrüksiyonlar, bu sistemin basınçlandırılmış bir tank, bir ısıtıcı ve döner bir meme ile 1000°C üzerinde sıcaklığa ulaşıp 15 metre menzile sahip olduğunu göstermektedir. Yani bu, sadece bir madde değil, entegre bir silah sistemiydi.
Askerî etkisi büyüktü. 674-678 ve 717-718 yıllarındaki Arap kuşatmaları Grek Ateşi sayesinde püskürtüldü. 941 ve 1043'teki Rus saldırılarında, 970-971 Bulgar savaşında ve iç isyanlarda da kullanıldı. Savaşın seyrini değiştirecek güce sahipti.
Ancak silahın sınırları da vardı. Sadece sakin deniz ve uygun rüzgâr koşullarında güvenliydi. Menzili sınırlıydı. Düşman donanmaları zamanla sirkeye batırılmış keçe gibi önlemlerle bu silaha karşı direnç geliştirdi. Yine de Grek Ateşi, Bizans’a yedi yüzyıl boyunca caydırıcı bir üstünlük sağladı.
Düşmanlar zaman zaman bazı siphōnları ya da maddeyi ele geçirse de tam sistemi taklit edemediler. Çünkü bu sadece bir sıvı değil, eğitilmiş personel, özel gemiler ve bölümlenmiş bilgiyle korunan çok katmanlı bir silahtı.
John Julius Norwich'in sözleriyle: “Grek Ateşi'nin Bizans tarihindeki önemi abartılamaz.” Bu ölümcül icat, yalnızca fiziksel yıkım değil, bir medeniyetin ayakta kalma azminin simgesidir. Ateşi söndü, ama etkisi hâlâ tarihin satır aralarında yanıyor.