Listen

Description

Pierre Franckh’ın Rezonans Kanunu adlı kitabı, yaşamımızı dönüştürmek için düşüncelerimizin, duygularımızın ve inançlarımızın enerjisel gücünü nasıl kullanabileceğimizi anlatan etkileyici bir rehber niteliğindedir. Kitabın temel tezi, evrendeki her şeyin titreşimlerle birbirine bağlı olduğu ve bu titreşimlerin yaşamımızda karşımıza çıkan olayları belirlediğidir. Franckh, çekim yasasının ötesine geçerek, hayatımıza neyin gireceğinin yalnızca bilinçli düşüncelerimizle değil, en çok da kalbimizde taşıdığımız inançlarla belirlendiğini savunur.

Rezonans Kanunu, her bir nesne ve canlının özgün bir titreşime sahip olduğunu, benzer frekanstaki enerjilerin birbirini çektiğini ifade eder. Bu tıpkı bir piyano tuşuna basıldığında, onunla uyumlu frekansta titreşen diğer tellerin de harekete geçmesi gibidir. Kendi iç dünyamızda oluşturduğumuz düşünceler ve duygular, evrenle bir tür titreşimsel diyalog kurar. Bu enerji alışverişi, biz farkında olmasak da sürekli devam eder.

Franckh’a göre, kalbimiz düşünce ve inançlarımızı elektromanyetik dalgalara çeviren bir merkez işlevi görür. HeartMath Enstitüsü’nün araştırmaları, kalbin yaydığı elektromanyetik alanın beyninkinden beş bin kat daha güçlü olduğunu göstermektedir. Bu nedenle dileklerimizi yalnızca zihinsel olarak değil, kalpten gelen güçlü duygularla desteklememiz gerekir. Aksi takdirde, sadece mantığımızla olumlu düşünmeye çalışırken, kalbimizde taşıdığımız korku ve kuşku gibi duygular daha baskın hale gelir ve evrene yayılan asıl mesaj bu olur.

Kitapta anlatılanlara göre, inançlarımız yalnızca bizi değil, çevremizi de etkiler. Kuantum biyolojisi ve epigenetik gibi yeni bilimsel alanlar, kişinin kim olduğuna dair inançlarının hücresel düzeyde bile etkili olduğunu, hatta DNA’nın yapısını değiştirme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bu da bize, yaşadığımız deneyimlerin tesadüf olmadığını, aksine içsel rezonansımızın birer yansıması olduklarını anlatır.

Rezonans alanı, kuantum düzeyde işleyen ve tüm varoluşla bağlantıda olduğumuz bir bilgi alanı aracılığıyla işler. Pierre Franckh, bu alanı "İlahi Matris" ya da "Kuantum Hologramı" olarak adlandırır. Kalbimizden çıkan titreşimler bu alana ulaşır ve bizimle aynı frekansta olan durumları, kişileri ya da olayları bize çeker. Mesafe ya da zaman bu etkileşimde bir engel teşkil etmez. Kitapta anlatılan Sabine adlı karakterin, zihninde canlandırdığı ideal eşini rezonans alanı aracılığıyla nasıl hayatına çektiği örneği bu duruma somut bir örnek olarak sunulmuştur.

Ancak rezonans yasası yalnızca olumluya değil, olumsuza da işler. Kalbimizde taşıdığımız olumsuz duygular ve inançlar da güçlü bir enerji yayar. Bir şeye inanmadığımız halde onu düşünmeye ve korkmaya devam edersek, bu titreşim de rezonans alanımıza dahil olur ve sonuçta korktuğumuz şeyi kendimize çekebiliriz. Bu nedenle Franckh, dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyin, önce iç dünyamızda dönüştürülmesi gerektiğini vurgular. Düşüncelerimiz, hissettiklerimiz ve sıkça tekrar ettiğimiz sözler, titreşim alanımızı belirler ve bu alan hayatımıza yön verir.

Rezonans Kanunu, içsel dönüşümle birlikte dış dünyamızda da mucizeler yaratabileceğimizi savunur. İnançlarımızı ve duygularımızı dönüştürdüğümüzde, evren de buna uygun cevaplar verir. Her ne yaşıyorsak, bu bizim iç alemimizin dışa yansımasıdır. Kısacası, dünya bizimle değil, içimizdeki bizle rezonansa girer.