Bu bölümde Atatürk’ün “evren–tabiat–Tanrı” tasavvurunu mercek altına alıyoruz. Atatürk’e göre tek yol gösterici “ilim ve fenn”dir; vahiy, ilham ve keramet bilgi kaynağı değildir. “Kuvvet”in kaynağı aşkın bir kudret değil, doğrudan millettir; tabiat ise hem en büyük kuvvet hem de kendi kanunlarına tabi bir bütündür. “Türk’ün dini tabiatıdır” vurgusuna eşlik eden bu çerçeve, Türk Tarihinin Ana Hatları ve ders kitaplarına “pozitivist/materyalist” bir dille taşınır: evren kendi iç yasalarıyla açıklanır, yaratılış anlatıları insan zekâsının ürünleri olarak görülür. Atatürk’ün aktardığı çizgide “Allah” kavramı, ilk çağların aczi içinde güvenlik arayan insanın vicdanında doğmuş toplumsal bir fikirdir; modern devirde beklenti Tanrı’dan değil cemiyetten/insandan olur. Kısacası, Atatürk’ün kozmolojisi sekülerdir: otorite millete, rehberlik bilime, açıklama gücü tabiatın kanunlarına aittir.