Geldin gittin bu Dünya'ya,
Ne de derin iz bıraktın, iz bıraktın.
Açıp elin şu semâya,
Silinmeyen iz bıraktın.
***
Ululuğun celâlinden,
Sen zatının kemâlinden, kemâlinden.
Yüce Hakk'ın cemâlinden,
Silinmeyen iz bıraktın.
***
Yüce arşın kapısında,
Bu âlemin yapısında, yapısında.
Gel /geçmişinin hepisinde,
Silinmeyen iz bıraktın.
***
Kaldı gönlüm oralarda,
Bulunduğun sofralarda, sofralarda.
Dolaştığın pazarlarda,
Silinmeyen iz bıraktın.
***
Ah bu gönlüm böyle yazar,
Ârâm-ı cân, yâr ey dil-dâr, yâr ey dil-dâr.
Kul Ahmet'in böyle yazar,
Ârâm-ı cân sen ey dil-dâr, sen ey dil-dâr.
Sens/din medâr-ı iftihâr,
Silinmeyen iz bıraktın.
***
Celâl=[isim] Büyüklük, ululuk.
Sofra=Tasavvufta zikir meclisi.
Pazar=Tasavvufta 18 bin âlem.
Ârâm-ı cân=Sevgili.
Dil-dâr=Sevgili.
Ârâm-ı cân sen ey dil-dâr=Sevgili ey sevgili.
Medâr-ı iftihâr= Övünülen, onur duyulan, iftihar edilen şey veya kimse