Listen

Description

Video: https://youtu.be/fTHsQRlgOl8

00:27 Melike Işık 

22:20 Z. Soner Dinç 

47:16 Soru-Cevap  

"Karl Marx'ın devrimci fikirleri" başlıklı ilk oturumda, söz alan Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi Melike Işık, şu ifadeleri kullandı:  

"Marx’ın hayatı dendiğinde salt kişisel bir biyografiden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda Enternasyonal’i, Paris Komünü deneyimini, 19. yüzyıldaki işçi mücadelelerini kapsayan geniş bir siyasi ve düşünsel bir çerçeve söz konusu. Ben de sunumumda Marx’ın hayatına paralel olarak gerçekleşen fikri ve fiili altyapıyı da aktarmaya çalışacağım. Marx’ın felsefeye duyduğu ilgi salt akademik bir ilgi değildi. Daha öğrencilik yıllarında katıldığı felsefi tartışmalar, onu toplum ve tarih ile ilgili sorular sormaya yöneltti. Marx’ın felsefeye duyduğu ilgi, dünyayı değiştirme arzusuyla yakından ilgiliydi. Marx’a göre Paris Komünü’nün yenilgisinin esas sebebi, Komün’ün enternasyonal bir kimliğe bürünüp dünyanın başka bölgelerinde benzer hareketlerin gerçekleşmemesiydi. İşte bu yüzden, burjuvaziye karşı nihai bir zafer elde etmek için işçilerin enternasyonal birliği şarttı."  

Ankara Üniversitesi'nden doktora öğrencisi Z. Soner Dinç ise Marx'ın ekonomi politiğin eleştirisine katkılarını anlattı:  

"Marx, Engels'in dediği gibi, 'her şeyden önce bir devrimci' idi. Marx açısından teori, çevresindeki dünyayı önce anlamanın aracıydı, fakat sadece o dünyayı dönüştürmenin bir adımı olarak. Yaşamını -materyalist tarih anlayışı ve Kapital'de doruğa çıkan ekonomi araştırmaları- tek bir temel amaca adadı: İşçi sınıfının kurtuluşu ve de gerçek anlamda özgürlüğü. Marx, düşüncelerini kavramak, kendisini sosyalist sayıp devinim yasalarını ortaya koymaya çalıştığı kapitalist sistemin içerdiği sömürüyü, ıstırabı ve şiddeti yok etmeyi arzulayan herkes için önemli olduğundan dolayı ilgimizi hak etmelidir. Marx'ın tarih tarafından tekzip edildiğini, çürütüldüğünü ilan etmek, tam da kayıtsız bir tarihsel ereklilik ruhunu, küresel adalet hareketinin 'Başka bir dünya mümkün' sloganını reddetmenin ve bunun yerine 'Başka alternatif yok' sloganını koymanın mecazi bir biçimidir. Bütün bir hikâyenin odak noktası, kapitalizm altında emeğiyle dünyayı şekillendirenler işçilerdir, dünyayı değiştirme, dönüştürme, bütün ezme, sömürme ilişkilerini ortadan kaldırabilecek güç de yine işçi sınıfındadır, sistemi kökten değiştirebilecek tek toplumsal sınıf, işçi sınıfıdır. İşleyiş itibarıyla bunu her gün görebilmek mümkündür."