Listen

Description

imâm-ı Hasen ve imâm-ı Hüseyn “radıyallahü anhümâ” küçük iken hastalanmışlardı. Pederleri ve vâlideleri Fâtımatüzzehrâ ve hizmetçileri Fıdda, çocuklar iyi olunca, üçü de adak orucu tutdu. Birinci gün, iftâr için hâzırladıkları yemeği, o esnâda kapılarına gelen yetîmlere vererek, iftâr etmeden, ikinci günün orucuna başladılar. O akşam iftârlığını da, yine o sâatde kapıya gelip, (Allah için birşey verin!) diyen fakîr ve miskînlere verdiler. O gece de, iftâr etmeden, üçüncü günün orucuna başladılar. O akşam dahî, kapılarına gelen esîrleri boş çevirmemek için iftârlıklarını bunlara verdiler. Bunun üzerine, âyet-i kerîme geldi. Âyet-i kerîmenin meâl-i âlîsi şöyledir: (Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyâmet gününden korkdukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskîn, yetîm ve esîrlere verdiler. Biz bunları, Allahü teâlânın rızâsı için yidirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, birşey beklemedik, birşey istemeyiz dediler. Bunun için, cenâb-ı Hak, onlara şerâb-ı tahûr ihsân eyledi.)

Eshâb-ı Kirâm | Sayfa : 29