Düâ, Allahü teâlâdan birşey istemek demekdir. Düâ, iki dürlüdür: 1- Lafzî düâ, 2- Fi’lî düâ.
1– Lafzî düâ, Allahü teâlâdan lafz ile, söz ile istemekdir. Bu düânın kabûl olması için şartlar vardır. Bu şartlar, düâ edenin müslimân olması, ihlâs sâhibi olması, nemâzlarına devâm etmesi, fâsık olmaması, ya’nî harâm işlememesi, üzerinde kul hakkı bulunmaması gibi şeylerdir. Bu şartlar bulunmıyanların düâları kabûl olmıyor. Sıkıntı içinde yaşıyorlar.
2- Fi’lî düâ, istenilen şeyin sebebine yapışmakdır. Allahü teâlâ, herşeyi, bir sebeb ile yaratmakdadır. Allahü teâlâdan birşey isteyenin, bu şeyin yaratılmasına sebeb olan şeyi yapması lâzımdır. Meselâ, bir yeri ağrıyanın, ağrı kesici bir ilâc kullanması lâzımdır. Bu ilâcı kullanması, fi’lî düâ etmek olur. Fi’lî düânın kabûl olması için, sebebin te’sîrinin kat’î olması, iyi bilinmesi lâzımdır. Lafzî düâ ile fi’lî düâ birbirine uygun değilse, fi’lî düâ kabûl olur. Müslimânın, iyi ve câiz olan şeylerin sebeblerini bilip, düâ için, bu sebebleri yapması lâzımdır. Bu sebebler yapılınca, Allahü teâlâ, istenilen şeyi yaratır. Çünki, sebebleri yapılan şeyi yaratması, âdetidir. Aç olanın birşey yimesi, fi’lî sebebe yapışmak, fi’lî düâ etmek olur. (Düâ ediniz, kabûl ederim) buyurulması, fi’lî düâ etmeği emr etmekdedir.]
İslâm Ahlâkı | Sayfa : 458