(Zâdül-mukvîn) kitâbında diyor ki; (Eski âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmıyan, beş şeyden mahrûm olur:
- Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez.
- Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz.
- Sadaka vermeyenin, vücûdünde sıhhat kalmaz.
- Düâ etmeyen, arzûsuna kavuşamaz.
- Nemâz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefesde kelime-i şehâdet getiremez. Nemâz kılmanın birinci vazîfe olduğuna inandığı hâlde, tenbellik ederek kılmıyan fâsıkdır. Sâliha kızın küfvü değildir. Ya’nî o kıza lâyık ve uygun değildir).
Görülüyor ki, farz nemâzı kılmamak, îmânsız gitmeğe sebeb olmakdadır. Nemâza devâm, kalbin nûrlanmasına ve se’âdet-i ebediyyeye kavuşmağa vesîledir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Nemâz nûrdur) buyurdu. Ya’nî, dünyâda kalbi parlatır. Âhıretde sırâtı aydınlatır. Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye / 211