Farzları, vâcibleri yapdıkdan ve harâmlardan, şübhelilerden kaçdıkdan sonra, nâfile ibâdetlerin en te’sîrlisi zikrdir. Her zemân Allahü teâlâyı zikr etmelidir. Hadîs-i şerîfde, (Cennetdekiler, en çok, dünyâda Allahü teâlâyı zikr etmeden geçirdikleri zemânlar için üzülürler) buyuruldu. Fenâ-i nefs hâsıl olmadan önce, diğer nâfile ibâdetleri yapmakla ve Kur’ân-ı kerîm okumakla Allahü teâlâya yaklaşılamaz. Bâtını temizlemedikçe, bunlarla terakkî olmaz. Bâtını temizlemek, Allahı zikr etmekle olur. Hadîs-i şerîfde, (Zikrin en iyisi, Lâilâhe illallahdır) buyuruldu. Bunun için, boş zemânlarda hep bu (Kelime-i tevhîd)i okumalıdır. Zikrin çeşidleri arasında (Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd) çok fâidelidir. Buna (Tekbîr-i teşrîk) denir. Bundan sonra kalan zemânlarda, âhıret adamları ile, sâlihlerle görüşmeli, sohbet etmelidir. Sâlih kimse bulamıyan, bunların kitâblarını arayıp, bulmalı, bunları okumalıdır.
Kıyâmet ve Âhıret / 307