Bu podcastte H. Selim Açan, engellilerin sorunları ve çözüm yolları konusunda Eşit- Erişilebilir- Engelsiz Hayat Dergisi editörü Burak Sarı ile konuşuyor.
Programın açılışında engelliler konusunun çok kapsamlı ve çok katmanlı bir konu olduğuna dikkat çeken Açan, bu yüzden bu programın bir başlangıç adımı olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. Bu girişin arkasının önümüzdeki haftalarda farklı yönleriyle getirileceğini belirtiyor.
Açan’ın hem açış konuşmasında hem de sohbetin ilerleyen bölümlerinde üzerinde durduğu noktalardan biri de her türlü eşitsizliği ortadan kaldırmanın mücadelesini veren sosyalistler ve devrimcilerin de engellilerin sorunları ve çözüm yolları konusunda bugüne kadar sergiledikleri kayıtsızlık. Bu durumu “utanç verici” olarak niteleyen Açan, somut pratik adımlarla birleşik samimi bir özeleştirel yaklaşımın aciliyetini vurguluyor.
Sunumun ardından Burak Sarı’dan ilk olarak engellilerin kapitalist toplumlarda yaşadıkları sorun ve sıkıntıların genel bir tablosunu çizmesini istiyor. Burak Sarı bunları sistemden ve toplumun önyargılarından kaynaklanan sorunlar olarak iki ana kategoride ele almak gerektiğine dikkat çekiyor. Fakat bunların aslında birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu da vurguluyor. Sarı meselenin özünü kısaca “Her şeye eşit olarak erişebilme hakkımızın elimizden alınması” şeklinde özetliyor. Engellilere “eksik ,“özürlü” hatta “tedavi edilmesi gereken hasta” gözüyle bakıldığını ama arada sadece bir yeti farklılığının olduğunu dile getiriyor. Bu bağlamda eksikliğin engellilerde değil toplumun algısında ve erişim olanağını sınırlayıp ortadan kaldıran koşullarda olduğuna dikkat çekiyor.
Bu noktada söze giren H. Selim Açan, konunun daha net anlaşılması açısından “yeti farklılığı”nın ne anlama geldiğini soruyor. Kavramın öz olarak “bir şeyi farklı biçimlerde yapabilme farkı” anlamına geldiğini dile getiren Burak Sarı, “Herkes her şeyi yapabilir yalnız bunu farklı biçimlerde yapar, yeter ki bunun koşulları olsun-yaratılsın” dedikten sonra daha anlaşılır olması için görmeyenlerin bilgisayar kullanımı örneğini veriyor. Görmeyenlerin de görenler gibi bilgisayar kullandıklarını, sadece görenler ekrana bakarlarken görmeyenlerin bunu okuyucu kullanarak yaptıklarını, aradaki farkın bundan ibaret olduğunu anlatıyor.
Bu bağlam içinde H. Selim Açan engelliliği, “kapitalizmin ihtiyaçlarını esas alarak idealize edilip ‘normal’ ölçütü haline getirilen beden ve yeti algısının dışında olma hali” olarak tanımlıyor. Cinsiyet ve ırk farklılığı gibi engelliliği de insanlığı ve toplumları zenginleştiren bir çeşitlilik olarak görmemiz gerektiğini vurguluyor.
Sohbet daha sonra konunun özünü oluşturan bir noktaya kayıyor: Engellilere tarih boyunca farklı gözle bakılmasının, onları “eksik, kusurlu hatta tedaviye muhtaç” olarak gören önyargılar ve ayrımcılığın temelini oluşturan “tıbbi model” ve “sağlamcılık (ableism) kavramıyla 1968 sonrası güç kazanan “sosyal model” yaklaşımı üzerinde duruluyor.
Burak Sarı bu noktada köleci toplumdan başlayıp Nazilere ve 1960’ların gelişkin kapitalist toplumlarına kadar gelen ufuk açıcı bir tarihsel özet sunuyor. Sistemler değişse bile engellilere yaklaşımdaki ötekileştirici, ayrımcı tutumlar, dahası toplama kamplarına doldurmaktan zorla tedaviye kadar uzanan yöntem benzerliklerini sergiliyor.
H. Selim Açan ise bu bahiste, engellilere yönelik ayrımcılık ve önyargıların çıkış noktasını oluşturan “sağlamcılık” yaklaşımı ile kapitalizm arasındaki bağlantı üzerinde duruyor.
Sohbetin son bölümünde ise sosyalistlerin ve devrimcilerin dahi konuya kayıtsızlıklarıyla engelli hareketinin zayıflığı üzerinde duruluyor.