Böyle bir dizaynda Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bugüne kadar bir gayretin, bunca yıllık alın terinin, gayretin sonucu netice itibariyle beş bin saati aşan beraberlik. Yani bir insanın dîn konusunda tereddüt ettiği, merak ettiği ne varsa bize ulaşan her sorunun cevabını inşaallah burada verdik. Şu anda da Vel Asr Suresini inşaallah sizlere ikinci bölüm olarak anlatıyoruz.
Birinci bölümde 3. basamaktan ya da 1. basamaktan 7. basamağa kadar olan kesim anlatıldı. Şimdide 8. basamaktan 14. basamağa kadar yani nefs tezkiyesinin başlayacağı noktaya kadar olan bölümdeyiz.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Herhalde benim gözlerim bozuldu. Gözlüksüz daha iyi görmeye başladım. İhtiyarlık sevgili kardeşlerim, ne yapacaksınız. Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz; bizi Allah’ın yolunda kocattığı için, Allah’ın yolunda bu beyaz sakallara, beyaz saçlara sahip olduğumuz için O’na ne kadar hamdetsek, şükretsek azdır. Hep kalbimiz huzurla dolu. 28 seneden beri sizlere, Allah’ın bize öğrettiklerini açıklıyoruz. Bizi korkunç bir mutluluğa ulaştırıyor bu sevgili kardeşlerim.
Öyleyse 8. basamaktan itibaren başlıyoruz; Vel Asr Suresi. Ne var 8. basamakta? Ne olmuştu? Kişinin gören, işiten, idrak eden bir kişi olması söz konusu olmuştu. Ve bütün günahlarının örtülmesi söz konusu olmuştu. Böylece kişinin sevapları günahlarından fazla oldu ve bu kişi 1. kat cennetin sahibi oldu. O noktada Vel Asr Sure serisinin birinci bölümü, âmenû olma bölümü tamamlandı.
Şimdi ikinci safhasındayız. 8. basamaktan 14. basamağa kadar olan bölüm; 7 basamak.
8. basamakta ne olur? Allah o kişinin kalbine ulaşır. Tegâbun Suresi 1; Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
“ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu): kim Allah’a âmenû olursa onun kalbine ulaşırız.” diyor Allahû Tealâ. “yehdi kalbehu; kalbine hidayet oluruz, kalbine hidayet ederiz, kalbine ulaşırız.”
Allahû Tealâ kişinin kalbine ulaşıyor. Allahû Tealâ diyordu ki: “Kişinin kalbi ile kendi arasına gireriz.” İşte burada da Allah’ın o kişinin kalbine ulaşması söz konusu. Muradı ne? Niçin ulaşıyor kalbimize? Göğsümüzden kalbimize nur yolunu açmak için ulaşıyor. Niçin ulaşıyor kalbimize? Kalbimizin Allah’a çevrilmesi için. Kalbimizi Allah’a çeviriyor, Allahû Tealâ. Kendisine çeviriyor, göklere çeviriyor. İşte Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesi:
50/KAF-33: Gaybda Rahmân’a huşu duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).
Çorak toprakların yağmura huşû duyduğu gibi kim öyle bir huşûnun sahibi olursa, o huşû sahiplerinin, gaybta Rahmân’a huşû duyanların kalplerini Allah’a çeviririz.” diyor Allahû Tealâ.
Gaybta Rahmân’a huşû duyanlar Rahmân’ı, Allah’ı görmemişler; gaybta huşû duyuyorlar. Allah’tan daha bir işaret de almamışlar, meselâ cezbe almamışlar. Tahkikî îmânları daha sıfır, gaybta îmândalar. Gaypta Rahmân’a huşû duyuyorlar. Ama bunlar ne olmuş? Bunlar cennetin 1. katını almışlar. Allah’a ulaşmayı dilemişler, yedi tane furkan almışlar ve küfürden, cehennemden, dalâletten, şirkten, bütün negatif faktörlerden kurtulmuşlar. Mü’min olmuşlar, takva sahibi olmuşlar. Cehennemden de kurtulmuşlar. 1. kat cennetin sahibi olmuşlar.
Şimdi 2. kat cennetin sahibi olmak üzere harekete geçen bir kişinin durumuna beraberce bakıyoruz. Allah kişinin kalbini Kendisine çeviriyor. Sonra ne yapıyor Allahû Tealâ? Sonra o kişinin göğsünü yarıyor, göğsünden kalbine bir nur yolu açıyor. Diyor ki En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesinde:
6/EN'ÂM-125:
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daral