Birdenbire sustu, hikayesini yarıda bırakmış gibi bir hali vardı. Önüne bakıyordu.
-Peki, sonra?- dedim.
Yüzüme tekrar dalgın dalgın baktı:
-Ne sonrası?- dedi. -Sonrası işte gördüğün gibi olduk!..-
Arkadaşım yerinden kalkmış bana doğru geliyordu. Birkaç kişi, her biri bir yanda sızıp-kalmış olan karıları arabalara yüklemeye çalışıyordu. Hava adamakıllı serinlemişti. Biz de doğrulduk. Recep Ağa sakalını karıştırarak önden gidiyordu. Arabada da hiç konuşmadık. Yalnız şehrin kenarında inip birbirimizden ayrıldığımız sırada yanıma geldi, tavrı o kadar ciddi ve düşünceliydi ki, hikayesine devam edecek sandım ve bekledim. Fakat o:
-Lüzumum olacak olursa beni İsmail’in kahvesinde ararsın!- dedi ve omuzları dik, başı önde, evinin yolunu tuttu.
(Sabahattin Ali, 1940)
Seslendiren: Yusuf Can GÖKKAYA (@cancaseyler)