1957 yılında kurulan ve Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Ekonomik Teşkilatı (AET) ile Türkiye arasında imzalanan Ankara Anlaşmasından sonra dönemin Başbakanı İsmet İnönü AET için “Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser” açıklamasını yapmıştı.
Eski adıyla Avrupa Ekonomik Teşkilatı yeni adıyla Avrupa Birliği, sonradan sadece ekonomik gücün değil adeta hukuk, adalet ve insan haklarının da dünyadaki merkez üslerinden oldu. Bu durum Avrupa Birliği Temel Hakları Bildirgesinde şöyle tanımlanmıştır:
“Avrupa halkları, aralarında daha yakın bir birlik oluşturmak için ortak değerlere dayalı barışçı bir geleceği paylaşmaya kararlıdır. Ruhani ve manevi mirasının bilincinde olan Birlik, bölünmez ve evrensel değerler olan insan onuru, özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleri üzerine inşa edilmiştir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanmaktadır. Birlik vatandaşlığını tesis ederek ve bir özgürlük, güvenlik ve adalet bölgesi oluşturarak bireyi, faaliyetlerinin merkezine yerleştirir.”
Her şey tıpkı bir ütopyanın gerçekleşmiş hali gibiydi. Avrupa’yı kasıp kavuran İkinci Dünya Savaşından sonra toparlanmış ve müthiş bir atılım yapmışlardı. Birlik ülkelerinin yetkilileri hukukun üstünlüğü, insan onuru ve haklarını dillerinden düşürmüyorlardı. Avrupa kıtasında bulunan ülkeler birliğe dahil olmak için can atarken diğer bölgelerde bulunanlar ise birliğin durumunu imrenerek seyrediyorlardı.
(...) Yazının devamı: https://www.pugat.org/guvenlik/ukrayna/2022/07/31/yahsi-bati/