Listen

Description

''Sevgili 20 yaşım,

Mayısın sekizinde Ankara'ya giden mavi trene bineceksin. Yapayalnız. Hiç destekçin yok. Boyalara, fırçalara, kağıtlara dokunan sihirli ellerine kıymet verecekler. Kimsenin seni tanımadığı devasa salonda, yabancı ellerin alkışlarıyla, en arkadan sahneye doğru hızla koşacaksın. Mesafe uzun, düşmekten çekineceksin.

Ne olursa olsun.  Konu malzeme değil burada. Mesele, kendi içine bakmaya cesaretinin olması. 

En cesurlar, en çok korkanlardır, öğreneceksin.

Bugünkü Ahmet Ümit ayakta durabiliyorsa, güçlükler karşısında sağlıyorsa, zorluklara rağmen üretmeyi sürdürüyorsa, bu biraz da 20 yaşındaki Ahmet Ümit'in sayesindedir.

Hayatı yaşanmaya layık kılan, ve sabahları yataktan dinç kalkmamızı sağlayan başlıca duygu, merak duygusudur.

Neşeli ve fütursuz, bazen hezeyanlı, çoğu kez inatçı, kararlı ve bazen herkes için yorucu ve rahatsız edici olacaksın. Sen de kusurlusun....Kusurlu olma diyemem.

Anı yaşa, diyemem. Gelecekten kaygı duyacaksın. Gelecek kaygıdır, geçmiş acı. Acı da, kaygı da düşündürtür insanı. Düşünmek yazdırıyor, deneyimleyeceksin.

Çok defa hayal kırıklığına uğratacaklar seni. Dikkatli ol, diyemem. Çünkü o afallama anlarında büyük dersler alma şansını yitirmeni istemem. Veya tam tersi...Gözlerini yaşartacak kadar erdemlerle tanışma fırsatını.

Yani uzun lafın kısası aziz dostum, tek gerçeğim, sevgili yalnızlığım, demem o ki canımın içi: Yaşayan herkesinki kadar eşsiz, ve henüz bitmemiş bir “hikâye-i hâl”dir seninki de. Yaşayacaksın...Hem de unutup, belki yine bildiğin gibi.

Yani yaşamak öyle okuyup anlayabileceğin bir şey değil, çok çalışsan da yüz alamazsın.

Ne kadar iyi ve makul olmaya çalışırsan çalış...Senden hoşlanmayanlar ve sana saygı göstermeyenler olacak. Bu yüzden kendini paralama.''