Listen

Description

"Mektuplarını üzülerek okudum.  Sen ki son liman, son ümit, son dost, ilk ve son sevgilisin.

Sen ki yıldızım, sen ki annem, sen ki çocuğumsun.. Acılarımla hırçınlaştığına üzüldüm. Istıraplarım çok mu çirkin, çok mu çocukça? Onları senden mi gizleyeceğim?  Sahneye maskeyle çıkmak! Ben aktör değilim.

Sesinin tonunda minnacık bir soğuyuş hissettiğim an yokum. Acılarımın kaynağı sensin, evet ama hayatımın kaynağı da sensin, senin için ve seninle yaşıyorum.  Sen uçuruma yuvarlanırken tutunulan dal, sen vaha, sen bütün hayal kırıklıklarımın dudaklarında ümitleştiği kadın." "Ve gece bir deniz kızı gibiydi. Şarkılarla başladı yıldız yıldız; köpük köpük.

Kah bir çöl rüzgarı gibi yakıcı, kah bir çöl gecesi kadar serin.

Hangi beste sözün musikisiyle, sözün füsunuyla boy ölçüşebilir?

Kelime kanattır, kelime buse. Ve gece bir deniz kızı gibi başladı. Harikulade gözleri vardı gecenin.

Salzburg tuzlalarına atılan kuru dallar, bir zaman sonra bir kristal hevengi olarak çıkartılırmış; artık dal kaybolurmuş,

gözleri kamaşırmış insanın. Kainatta farkına vardığımız her yeni güzellik, bizi hayrete düşüren bir keşif olup çıkar.

Aa, deriz, tıpkı onun sesi, tıpkı onun bakışı, tıpkı onun kahkahası.

Tecrübe güvensizlik yaratır.  İkinci aşk, yozlaşmış bir aşktır.

Aşkın hazları, ilham ettiği korkular ölçüsünde büyüktür.

Yalnız seninim. Ve yalnız beni düşündüğün müddetçe aşkımızın ömrü ebedidir.

Büyüyü ancak ihanetin bozar, manevi ihanetin.

Yirmi beş yıl önce yine beraberdik, geceleri rüyalarımı süslüyordun, gözyaşlarımda sen vardın. Her kadında seni arıyordum.

Yirmi beş yıl önce adın hasret'ti, sonra ümit oldu. Seni bulmadığım için, seni bulamadığım için gözlerim kapandı. Yirmi beş yıldan beri senin için yaşıyorum. Her kitabımda sen varsın. Bende güzel olan ne varsa, senin ilhamın.  Bende büyük olan ne varsa senin eserin. 

Teninle kadınsın, sesinle Tanrı.  Istıraplarımı takdis ediyorum. Senin bende sevgiye layık bulacağın tek büyük taraf ıstıraplarım,

ıstıraplarım yani sensizlik. Önce mektupların, sonra da sesin beni tekrar hayata kavuşturdu, şimdi çelik gibiyim. Pazar günü yabancıların kuşattığı bir düşman kalesi gibiydim, sensizdim. Seninle, senin için yaşıyorum, seni yaşıyorum. Tabiat kadar tabiisin. Ve bir busende bütünün var, bütünün yani rüyaları, özleyişleri, çırpınışları, hummaları, şefkatleriyle bütün kadınlık. Bu mektup belki de pencerene konan son güvercin. Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede: varlığından soyunmak. Aşk için ya hep vardır, ya hiç. Sen hep misin, hiç misin? Bu iş ters başladı. Belki anlamadığın ve anlamayacağın bir dili konuşuyorum. Bu dili anlayan kaldı mı ki? Ben arkadaşlarımı sevgime layık oldukları müddetçe ararım.''

''Şimdi yıldız yıldızdı kelimeler, şimdi şimşek şimşek. Arada gök kararıyordu. Sonra vuslat gibi güzel bir fecir. Mektupların fırtınayla doluydu, meltemle doluydu. Kuşlar tarlada mı şakıyorlardı, içimde mi?… Merhaba canım benim. Sen aşkın bütün hazinelerini büyük bir titizlikle fatihine saklayan gerçek kadın. Yalnız kelimelerin değil, rüyaların bile bakir… Rüyalarını ver bana, kendini değil. Olmak istediğin gibi görün, olduğun gibi değil…''