Ey sırları benim sırlarımı silip süpüren,
Alıp götüren güzel!
Baştan başa gönül dumanı kesildim
Göklere doğru yüceldim,
Yükseldim
Gölge bazen nurun yanında olur, bazen de onda yok olur
Sanki ben kar idim, eridim,
Yer beni yedi, içine çekti
Sevdadan bir ambar doldurmuşum
O harmandan hep sevda taşımışım ben
Sevda çekenlerin gönüllerine rahatsın
Huzursun sen
Sen bir nurun gölgesisin
Biz de cümle cihan senin gölgeniz
Nurun gölgeden ayrı düştüğünü kim gördü?
Her gece, her seher vakti dualar ettim, seni istedim
Bilsen, nasıl candan yalvararak, diller dökerek, seni Allah'tan istedim.
Güneş, yüzünü görmüştü de utanmıştı.
Gök, gönül gibi yarılmıştı. Parçalanmıştı.
Onun parıltısı vurmuştu da,
Suyla toprak, ateşten fazla aydın olmuştu
Her masaldan maksat sensin,
Her kıssadan alınan hisse sensin.
Sen kendini dert sanmışsın,
Halbuki dermansın;
Sen kendini kilit sanmışsın,
Halbuki anahtarsın
Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım, senin dizindir
Saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi
Senden başkasını seven delidir
Yüzün, çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi
Kayaların bile nabzında atan,
Topraktan bile göğe ağan,
Bülbülün şakımasında nağme,
Gülün gülümsemesinde renk ve koku olan,
Demirleri yumuşatan,
Günle doğan,
Denizde köpürüp coşan,
Yazıda çağlayıp akan,
Her zerrede hüküm yürüten,
Her vara varlık veren aşk
Yanımda sanarım, bakarım düştür
Güldüm zannederken, gözlerim yaştır
Umduğum ne varsa hepsi boştur
Yine de bekliyor gözlerim
Özledim,
Yıllarca daha özlerim…
Şehir şehir gezdiğim coğrafyalarda, kendimi bulamadığımsın
Nereye hedeflensem,
Bir ömür ruhumun, yerlerde süründüğü kalp odacığımsın.
Kime seni anlatsam bir yanım çukurda,
Ölümüne yaşadığımsın.
Çünkü mum ağlamadıkça, alev gülmez.
Beden eriyip zayıflamadıkça, can semirmez, kuvvetlenmez.
Çünkü güneşten ok istiyorsan, dolunaydan kalkan edinmelisin
Bir zerrede ateş varsa o zerrede ışıklar da vardır elbet
Ey benim varlığım!
Ey benim yokluğum
Ağrın, sızın olmasın
Kaza uzak olsun senden
Tanrı yâr, yaver olsun sana