Sevgili mutlu son, beni tanısaydınız severdiniz
Kaybolacak kadar hiç yürümedim
Kış mevsimini mp3e yükleyip dinlerdim sonsuza kadar
Kalp masajı sonunda aniden alınan nefesleri bilir misiniz?
Öyleydim
Şekerliği anne duasıyla doldurmuştum,
Alır mısınız biraz?
Hem üç poşet çocuk sesi almıştım bakkaldan
Beni tanısaydınız severdiniz mutlu son, biraz daha oturun lütfen
İnanır mısınız, dünya terlediğinde sırtına havluyu ben koyuyorum
Belki de aksi oluyordur
Hayatı deli gibi alkışlıyor herkes...
Belki de aksi oluyordur
Savaşta birliğini kaybetmiş er gibi aradım sizi mutlu son
Birlikte rus ruleti oynayalım, gitmeyin
Tetiğe basmadan önce camı açarsam
Rüzgar sizi düşündüğüm anları devirir
Telaşla toplarım kırıkları
“Tahmin ediyorsun, öyleyse yanılacaksın” diye bir ses duyarız mutlu son
Korkarız
Telaşla toplarız kırıkları
Şimdi bir besmele kapıya omuz atıp içeri girse,
Yanan bir eve dalan bir anne gibi girse
Ya da besmele bir şehir olsa, olabilir bence
Çay bahçelerinde beşerli altışarlı oturan insanlar piyano tuşlarına benzeyebilir
Bir kayalıktan denizi seyretmeye benzeyebilir
Ağlarken birine sarılmak gibidir belki
Gök gürültüsünün ona dokunmak istediğine inanıyordu
Karda yürürken çıkan sesin kendisiyle konuştuğuna,
Ve yılanların dilini anladığına
Yüzyıl önce kaybolmuş bir anının, bir çukura saklanıp onu beklediğine
Yağmurda ıslanmış bir öğle vaktini, iyice sıkıp kurutabileceğine
Derste camdan bakan talebelerin birer rüzgar gülü olduğuna
Ve hızla dünyanın etrafında döndüklerine
Ve asla geriye dönmediklerine
Atmosferden başını eğip dünyaya bakan yağmurun kekelediğine inanırdı
Neyiz biz peki?
İçimize doğru büyümekten vazgeçtiğimizden beri neyiz?
İnsan mıyız?
İnsanla alakalı bir anı mı?
İnsanla ilgili bir resim mi?
Biz böyle bir hayatı ıskaladık işte mutlu son
O yüzden birlikte rus ruleti oynayalım gitmeyin
İlk sırada ergenliğim, onun gözü karadır
Sonra silahı otuz yaşıma uzatın
Siz mutlu son, hile yapabilirsiniz
Ölmenizi asla istemem