Sana vermiş veren sulardan ses
Sana vermiş veren şiirden dil...
Yaratılmışsın ayrı topraktan
Hamurun, toprağın bizimki değil!
Saçların var ki başka türlü sarı,
Gözlerin var ki, başka türlü yeşil.
Yarı olmuş vücudun üstünde
Ne güzel şey, çocuk yüzün, çil çil!
Bu köpükler, bu dalgalar, bu güneş,
Hepsi birden diyor: ''Geliş, serpil!''
Nefesin var ki, başka türlü sıcak,
Gözlerin var ki, başka türlü yeşil.
Ey vuruşu sağlam ve yerinde,
Ey nükteli sözleri yarama merhem olan sevgili!
Ben, tamamıyla kendimden geçmişim de, baştan başa sen kesilmişim...
Bana ''nasılsın?'' diye soruyorsun?
Nasıl olduğumu ben söylemeyeyim, sen bak da gör!
Ey seher rüzgârı, canda yerin var mı senin?
Bülbül gibi gönlümün figanından haberin var mı senin?
Hayal ile avunur gönlüm...Vuslata meyletmez
Gönül dışında bir yar olduğunu aşık hayal etmez
Gerd-i mahzun olacak gönlümü şad etme
Yine viran olacak, hatırım, abat etme.
Verme ne olur; bağlama bana beni.
Gittikçe artır sevgilimin güzelliğini
Onun derdine daha çok müptela et beni
Aşk belası ile aşina kıl beni
Bir an aşk belasından ayırma beni
Gelgelelim,
Aşk durduğu yerde gizli kalır mı?
Âşık olanda dur durak olur mu?
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı
(Gönlümdeki ateşten başka hiç kimse bana yanmaz
Bahar rüzgarından başka kimse kapımı açmaz)
Her gün ki görünmez âfitâbım, ben gün demezsem budur hesabım
(Gün, güneşin doğması ile başlar, diyorlar... Vallahi bu, (astronomik) hesaplara göre söylenmiş bir sözdür...
Güneş yüzlü sevgilimin görünmediği hiçbir güne ben 'gün' demem...
Benim hesabım da budur!)
Gözlerden gizli kalmalısın ki, sana ''Cansın!'' demek mümkün olsun.
Sana can vermek gerek...Çünkü cansın.
Zayi olmaz gül temennisiyle vermek hârâ su.
(Gül elde etme dileği ile dikene verilen su boşa gitmez)
Gül gonca iken, dikenle birlikte olur
Açıldıktan sonra, başka yar ile olur
Gelgidelim yalnızlığın diyarılarına,
Sen gül,
Ben bülbül olayım,
Fuzuli beyit okusun
Beni öyle bir yerde oturt ki, insanlığın tozu oraya bile ulaşamasın Ey Sevgili!