Kapitalizmde toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı, dünyadaki üretimin çok büyük bir kısmını gerçekleştiriyor ancak birlik ve dayanışması solmuşsa, örgütlülüğü zayıflamışsa çalışma ve yaşam koşulları üzerinde söz hakkı bulamıyor. Patronlar sınıfı ise bir hayli azınlıkken ve asalak bir sınıfken bu düzenin dümeninde yer alıyor. Peki, nasıl oluyor da akla zarar derecede adaletsiz bu sistem ayakta kalabiliyor? Zaten işin bam teli budur. Sermaye sınıfı egemenliğini sürdürmek için sadece zor ve baskıya başvurmaz. Egemenlerin başka araçları da vardır: Kendi sınıflarının çıkarına uygun fikirler üreten egemenler, bunları tüm toplumun çıkarınaymış gibi pazarlarlar. En kuyruklu yalanı dahi saf gerçekmiş gibi sunar, örgütsüz işçi ve emekçilerin zihnini fethederler. İşte bu fikirlerin bütününe “burjuva ideolojisi” denir. Burjuvaların, yani sermaye sınıfının bu fikirleri üreten atölyeleri durmaksızın çalışır.
https://uidder.org/diderot_etkisi_ve_kapitalizmin_fikirler_atolyesi.htm