Listen

Description

Evren size istediğinizi vermek için hazırda bekleyen biri gibi. Şimdi düşünün: Bir Starbucks, Cafe Nero, petra, kahve dünyası gibi bir dükkana girdiğinizde sipariş verirken sadece dikilip duruyor musunuz? Hayır, değil mi? Yüksek sesle konuşuyorsunuz ve kendinizi karşınızdakine duyurarak sipariş veriyorsunuz. Peki ne istediğinizi söylerken “bir içecek” deyip bırakıyor musunuz? Hayır, değil mi? İstediğinizi alabilmek için en detaylı bir şekilde ne istediğinizi dile getiriyorsunuz. Peki bunu nasıl yapıyorsunuz, ne istediğinizi bilecek kadar kendinizi tanıyarak. Belki zamanla deneye yanıla ama her yanılmayla daha iyi tanıyarak. O emeği ve zamanı ve dikkati verdiniz değil mi? Şimdi evrenden bir şey isteyeceksiniz. Ne yapıyorsunuz? Yüksek sesle konuşuyor musunuz? Detaylı bir şekilde ifade ediyor musunuz ne istediğinizi? İsteğinizi söyledikten sonra teşekkür ediyor musunuz? En önemlisi evrenden bir şey isterken içeceğinizi ısmarlarken gösterdiğiniz detay ve özenli bilgiyi verebilecek kadar kendinizi tanıyor musunuz? Bizim her şeyden önceki ilk işimiz kendimiziz. Ve biz kendimizi tanımadan evren bize istediğimizi veremez çünkü biz daha ne istediğimizi bilmiyorsak talep edemeyiz. Aynı size servis yapan o kişiye detaylı bir şekilde ne istediğinizi söyleyemezseniz istediğinizi alamayacağınız gibi. Ve tabii ki istediğinizin gerçekten sizi mutlu edecek şey olup olmadığını da bilebilmeniz için kendinizi tanımanız lazım. Evrenle yüksek sesle konuşun. Sizi duysun. Siz de kendinizi duyun. Her şeyden önce kendinizi tanıyın