Saklambaç oynayan bir çocuğun en büyük korkusunun bulunmak değil, hiç aranmamak olduğunu hiç duydunuz mu?
Bazen travmalar bağırmaz… susar. Ve en zor iyileşen yaralar, kimsenin görmediği, hatta bizim bile fark etmediğimiz yaralardır.
Bu bölümde, adını çoğu kişinin koyamadığı o sessiz acıyı konuşuyoruz: Duygusal ihmal.
Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi görünür:
Güvenli bir ev, iyi bir eğitim, maddi imkânlar…
Ama içerde? Derin bir yalnızlık, kronik bir yetersizlik duygusu ve kimsenin bilmediği bir boşluk vardır.
Bu bölümde neler var?
Duygusal ihmali nasıl fark ederiz?
Çocukken görülmeyen duygular yetişkin hayatı nasıl şekillendirir?
Onay bağımlılığı, duygusal karmaşa ve değersizlik hissi nasıl gelişir?
Ve iyileşme mümkün mü? Nasıl?
Kendini bir türlü “tam” hissedemiyorsan…
Sanki içinde eksik bir parçayla büyümüş gibiysen…
Ya da hayatında her şey yolunda olsa bile ruhunda sürekli bir kış mevsimi varsa… Bu bölüm senin için.
O görünmez çocuğa yeniden ses veriyoruz.
İçinde saklanan o küçük “beni kimse fark etmedi” sesini duyuyor ve ona şunu söylüyoruz:
“Görülüyorsun. Duyuluyorsun. Değerlisin.”
Hazırsan… Birlikte, içimizde yarım kalmış o hikâyeyi yeniden yazmaya başlıyoruz.
Not: Bu podcast profesyonel bir tanı veya tedavi iddiası sunmaz. Psikolojik destek gerektiren durumlarda mutlaka bir uzmandan yardım almanız önemlidir.