Üzerimde yorgunluğu var yaşadığım şehirlerin
Eskiden kalma yapılar gibi bitkin ve dirençsizim
Paslanmış demirleri kirişlerimin
Dökülmüş boyaları tüm duvarlarımın
Yosun tutmuş kuzey'e dönük yüzüm
Perdelerim çekik, ışıklarım sönük. Ve sönük tüm umutlarım...
Sönük lambaları gibi sokakların
Sokakları gibiyim Karaköy'ün, Eminönü'nün; onlarca insanın içinde tek başına, onlarca insanın içinde yalnız... hergün geçilen ama görülmeyen sokakları İstanbul'un
Dev yüreğim kırılmış tıpkı dar merdivenli sokaklarının eskiyen taşları gibi
Ve dar merdivenli sokakların eskiyen taşları gibi kimse görmüyor, kimse umursamıyor o kırıklarımı
Ve her geçen, her basan milim milim, tekrar tekrar oyuyor henüz onarılmayan diğer merdivenlerin tozları dahi dururken ayaklarında
“Sezer Kıvrakdal”