Çanakkale savaşları, İslâm-Türk tarihinin şeref levhalarından biridir. Bu başarı, yalnız Osmanlı kuvvetlerinindir. Deniz
yönünün kapalı ve demiryolunun Sırbistan toprağında kesik
olmasından ötürü müttefiklerimizin Avusturya ve Almanya’nın
Çanakkale’ye kattıkları kuvvet çok azdır.
Nisan ayındaki ilk çıkartmalarla Seddülbahir’den son müttefik kuvvetleri çekilene kadar geçen 259 günlük zaman zarfında Gelibolu yarımadasına yarım milyon insan gönderilmiş ve
bunun fazlası kayıp hanesine yazılmıştı. Türk kayıtlarına göre
kayıp miktari 521.000 idi ki bu rakam müttefik kayıplarından
sadece 1000 eksikti.
İlk bombardımandan (19 Şubat 1915) itibaren 324 gün ve
çıkarma gününe göre de tam 259 gün devam ederek neticesinde Osmanlı ordusunun ölümsüz bir zaferiyle kapanan I. Dünya
Savaşının bu, en kanlı sahnesine ordumuzun en kiymetli ve en
büyük kısmı iştirak etmiş ve ecdattan miras harp kabiliyetimizin en açık ve en kapsamlı eser ve semereleri burada inkişaf
eylemiştir.
Rakamlardan anlaşılacağı üzere Çanakkale bize çok ağıra
mal olmuştur. Memleketin uğradığı zararlar ise çok daha acı
tablolar ortaya koymuştur.
Bizimle kıyaslanamayacak kadar geniş imkanlara sahip
olan müttefik kuvvetlerin zayiatı yanında, bir tek devletin,
Türkiye’nin kaybı gerçekten korkunç bir rakama ulaşmıştı. Üstelik bu savaşta verdiğimiz şehitlerin büyük bir kısmını, memleketin münevver sınıfını meydana getiren yedek subaylar teşkil
ediyordu. Verdiğimiz on binlerce münevver şehîd, memleketimiz için ileri tarihlerde bile yerinin doldurulmasi imkânsız ağır
bir kayıp oldu. O kadar ki Çanakkale’de yedek subay zayiatı akıllara durgunluk verecek bir dereceyi bulmuş, Doğu Batı
kültürlerini toplayan bütün bir genç nesil imha edilmiştir. II.
Abdülhamid Hân’in açmış olduğu yüksek mekteplerden mezun olan imânlı ve kültürlü binlerce genç Çanakkale’de şehit
olmuşlardır.
(Milli Gençlik Mecmuası, Nisan 1977, s.148-151)