1.İlmî tedbir: Hasetçinin ilk önce hasedin kendisi dışında hiç kimseye zarar veremeyeceğini bilmesi gerekir. Haset, haset edilene hiçbir zarar vermediği gibi haset edene dönüp zarar verir. Hasetçiye gelen zararlar hem dünyevî hem de uhrevî olabilmektedir. Üstelik haset edilen, hasetçinin sevaplarını alacaktır. 2. Amelî tedbir: kalbinde birine karşı haset hissettiğin an, onun iyi vasıflarını başka insanlarla paylaş, ona mütevazi bir şekilde davran ve onunla sürekli bir araya gelmeye çalış. Bu tedbirler sayesinde ona karşı sevgi beslemeye başlarsın. Artık sevdiğin birinin sahip olduğu nimetleri gördüğünde mutlu olduğun gibi bu kişinin elindeki nimetlere de o gözle bakabilecek ve hasetten kurtulmuş olacaksın. 3. Tecrübe ile sabit bir tedbir: Haset ettiğin kişinin huzurunda onu övmeye çalış. Bunu yapabilirsen başka hiçbir tedbire gerek kalmaz. Bu tedbire karşı şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: “Benim övgümle o kişi kibre düşerse bu günâh bana gelmez mi?” Bu itiraza cevap şudur: “Bu, nefsin bir bahanesidir. Haset edilen kişinin huzurunda onu övmek nefse zor geldiği için böyle bir bahaneye sarılmaktadır. Ayrıca bu bir ihtimalden ibaret olup bunu kâbul ederek hasede karşı tedbiri bırakmanın bir anlamı yoktur. Namaz kılacağın zaman birinin namazla alay edip kâfir olacağı bahanesiyle namazı terk etmen doğru olur mu? O hâlde seni ilgilendiren tek konu kendini haramdan kurtarmaya çalışmak ve bu konudaki tedbirleri uygulamaktır. 4. Haset ettiğin kişinin iyiliği için Allâh’a duâ et ve gerekirse maddî ihsanda bulun. Birkaç gün zarfında kalbinden hasedin yok olup gittiğini göreceksin.
(Eşref Ali et-Tehanevî, Tehzibu’l Ahlâk, s.101)