Listen

Description


Resûlullâh (s.a.v.): “Mallarınızı zekât ile koruyunuz.
Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâ dalgalarını,
diğer bir rivayette belâ çeşitlerini, duâ ve tazarru’ ile
karşılayınız” buyurmuştur. Bunu Hasan-ı Basrî (r.âleyh)
rivayet etmiştir.
Resûlullâh (s.a.v.) bu hadîs-i şerifi Ashâbı (r.a.e.)’e
beyân ederken, bir nasrânî oradan geçiyordu. Hadîs-i
şerifi dinledi. Gidip malının zekâtını verdi. Kendi kendine:
“Eğer doğru söylüyorsa ortağımda olan malıma bir zarar
gelmez, korunur. O zaman ona îmân eder, müslümân
olurum. Eğer sözü yalan çıkarsa kılıcımla onu öldürürüm”
dedi. O sırada Mısır’a ticaret için gitmiş olan ortağının
bulunduğu kafileden bir mektub geldi. Hırsızlar yolumuzu kesti. Mallarımızı, .develerimizi ve yanımızda olan her
şeyi aldılar diye yazılı idi. Nasrânî bunun üzerine: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz...” sözü yalan çıktı diyerek,
Resûlullâh (s.a.v.)’i katletmek niyyeti ile kılıcını kuşandı. O
sırada ortağından bir mektub aldı. Mektupta: “Üzülme! Ben
kafilenin önündeydim. Devemin ayağı incindi, falan handa
kaldım. Kafile ileri gittiler, onları eşkıya soydu. Ben bütün
malımla emniyet ve selâmetteyim” diye yazılı idi. Nasrânî
mektubu okuyunca, “Demek ki Peygamber (s.a.v.) doğru
söylemiş, hak peygamberdir” dedi. Resûlullâh (s.a.v.)’in
huzuruna gitti. “Yâ Peygamber (s.a.v.)! Bana İslâm’ı arz
et, müslümân olacağım” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) İslâm’ı
arz etti. Nasrânî müslümân oldu. (Ravda)
Zekât namazın yanında zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de çok yerlerde: “... Namazınızı kılınız ve zekâtı veriniz” buyurulmaktadır. Namaz ve zekâttan yalnız birini
yerine getirmek olmaz. İkisi birden yapılmalıdır. Allâhü
Teâlâ, Mûsâ (a.s.)’a: “Yâ Mûsâ! Namaz ve zekât ikizdirler, biri yapılmadan ötekini kabul etmem” buyurmuştur.
(Muhammed b. Ebû Bekir İmamzade, Şir’atü’l-İslâm, s.177)