Listen

Description

Kutsal düzeni merak edenlerin mutlaka dinlemesi ve/veya okuması gereken oldukça dikkat çekici *yolcuların* bakış açısını anlatan bir öykü.

Tavsiye edeceğim nadir yaşam ve ölüm sonrasını, tünelden geçip de zorla geri gönderilmişlerin canlı, detaylı ve sorgulatacak anılarının anlatısı gibi.


Allah'ı arayan imam Mehmet Tekeci

Hedefleri olmalı insanın,

Hem de çok büyük hedefleri ,

Bir güneş kadar gerçek ve bir güneş kadar ulaşılmaz olmalı.

Hedefleri yaşatmalı insanı ve hedefleri ona geleceğe umutla kanat çırpmasını sağlamalı.

Hedeflerdir insanı ayağa kaldıran ve yaşama karşı dik tutan. Fırtınalara başkaldıracak kuvveti ve dünyayı değiştirecek özgüveni size hedeflerinize ulaşma azminiz verir. Dünyayı değiştiren ve çileleri heyecana dönüştüren hedeflerinizdir.

Hedefleriniz o kadar büyük olmalı ki, "OL" emri içinde gizli olmalı. Tanrısallık kokmalı buram buram, Devrimci bir ruhu olmalı.

Hem sizi, hem kainatı değiştirecek bir enerjiye sahip olmalı. Hedeflerinize giden yolda bir karıncanın bile canı yan-mamalı.

Enerjisi ancak değişmeye direnenleri ezip geçmeli

Onları bile ezip geçerken içinde merhamet barındırmalı.

Bütün dünya karşınıza dikilse

"BiR ELiME AY'I, BiR ELİME GÜNEŞi VERSENiZ YOLUMDAN DÖNMEM" diyecek kadar yıkılmaz bir iradeniz ve kendinize güveniniz olmalı. Hedefleri olmalı insanın.

Hem de çok büyük hedefleri

Bir güneş kadar gerçek ve bir güneş kadar ulaşılmaz .

Bu kitabı yazmak için çok düşündüm. 25 yaşından beri hep arayış içindeydim. 6 yaşında Kur'an öğrenmiş, daha ilkokula gitmeden Kur'anın birçok suresini ezberlemiştim. Çocukluğum sokakta oynamak yerine ilkokul ve gün sonunda da köy imamından ders almakla geçmişti. O yetmemiş Kuran kurslarında okumuş, ardından İmam Hatip Lisesine gitmiştim. 29 yıl İmam Hatiplik yaptım.

Allah ile ilgili ne varsa sadistçe bir duygu ile sarıldım. Belki bir gün bulurum umuduyla yıllarca aradım. Bu arayışlarımın içinde 1 O yıl tarikatların içinde kaldım. Saatlerce yapılan ibadetler, zikirler ve tespih çekmeler. Arta kalan zamanda günlük tarikat derslerimi yapma, birde hafta da bir yaptığımız cehri zikir. Toplanıp hatmeler yapma, Kelimei tevhitler indirme. İbadet adına kitaplarda ne varsa yapılabilecek hepsini deneyerek geçen zamanlar. Ne biliyorsa şeyhimiz, üstadımız, pirimiz sultanımız Gavsül Azamımız biliyordu. Onun bilmediği hiçbir şey yoktu. Adam Kur'andaki ayetleri bile yanlış okuyordu ancak o öyle okuyorsa bir bildiği vardır diye sesini çıkaran olmuyordu.

Verdiği bilgiler duymadığım şeylerdi ancak bir noktaya geldiğimizde aynı tarikat kültürüyle onunda "dediğim dedik" bir kimliğe büründüğünü fark ettim. Her şeyi onların bildiği, sadece senin onların bildiği ile amel ettiğin bir sistem içinde sadece bulunduğum yerin adı değişmişti. Ne hikmettir bilinmez bunların tamamının bildiği doğru çıkıyordu. Yanlışlığını sorgulamayı bırakın, bunun konusunu bile açmak kafirlik ile damgalanmanız için yeterli idi.

...............

Osmanlıca yazılmış kitapları tercüme ederek hayatımda tatbik etmeye başladım ... Hatta bu işi o kadar ileri götürdüm ki, evliyanın birinin Allah'ın huzurunda saygısızlık olur diye ayağına ve boynuna ip geçirerek gece yattığını okudum ve o evliya gibi geceleri yattığımda O'nun huzurunda ayaklarımı uzatmanın saygısızlık olduğunu düşünerek ayaklarımdan ve başımdan bir kalın iple bağlayarak iki büklüm vaziyette durmayı bile denemeye kalktım.

...

Görevli olarak gittiğim bir hac yolculuğunda Kabe'den ayrılırken en samimi duygularımla biraz da isyankar bir tavırla ''Allanım, ya beni birinci sınıf bir insan olarak yaşat ya da canımı burada al, geri gönderme" diye yaptığım duanın içimden çağlayanlar gibi akan bir coşkuyla gerçek bir dua olduğuna yaşadıklarımdan sonra gerçekten inandım.

Bu kitap fantezi olsun diye yazılmadı. Bu kitap kendi içinden geldiğim benim gibi çıkmaz içinde yüzen bir sürü kardeşime uzatılan bir eldir. O el onları hakikatin nurlu kucağına bırakmak için uzanmıştır.