Bu eseri dinlediğinizde şunu hatırlayın. Müslümanların şekilciliğinin getirdiği içi boş, sığ ve hiç bir zaman şahsi duygudurum muhasebesi yapamayacak kadar acizlik söz konusu. Bu hayal gücünün yoksunluğunu edebiyatımızdaki hayal gücünün sığlığıyla gözlemleyebilirsiniz. Aynı zamanda rasyonellik ortadan kalkar ve ahlaki yozlaşmışlık başlar.
Augustinus "İtiraflar" adlı kitabında, Tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. En çok önem verdiği konu, insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise, bizzat Tanrının kendidir. Yani Tanrı insandadır. Öte yandan insanın kendi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir. Felsefe insanın kendiyle uğraşmasıdır.
‘Anlayabilmek için, inanıyorum’ anlayışıyla felsefeyi dine tabi kılmış olan Augustinus, Hristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için, Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır. İnancı temel alan Augustinus’a göre, aklın görevi, Tanrısal vahiy temeli üzerinde, inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır.