Cumhuriyetimizin Kurucu Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bilindiği gibi “Gençliğe Hitabe”sinin en başında “Türk gençliği”nin birinci vazifesinin “Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” olduğunu ifade eder. Atatürk, “mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir” diye nitelediği cumhuriyetimize ve bağımsızlığımıza ilişkin sözlerini şu tarihsel öngörüyle sürdürür:
“İstikbalde dahi seni bu hâzineden mahrum etmek isteyecek dâhili ve harici bedhahların olacaktır”...
Yüzüncü yılını idrak etmek üzere olduğumuz cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın sonsuza dek korunması, hiç şüphesiz dâhili ve harici bedhahların, yani kötü emeller besleyenlerin varlığından, niyetlerinden, planlarından ve bu emellerine ulaşmak için hangi yol ve yöntemlere başvurabileceklerinden haberdar olmamızı, bunlara karşı önlemler almamızı ve her zaman uyanık bulunmamızı gerektirmektedir.
Müstafi Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, askerlik mesleğinin bilgi ve birikimini akademik çalışmalarıyla birleştirerek ve tam bir yurtsever hassasiyetiyle, tam da bu iç ve dış bedhahların olası emellerine ve planlarına dikkat çekmekte, halkımızı bu konularda uyanık olmaya davet etmektedir.
Gerçekten de zaman zaman sertleşen, kimi zaman yumuşayan ve dostluk söylemleri ağırlık kazanan Türk-Yunan ilişkilerinden, daha doğrusu haksız ve maksimalist Yunan taleplerinden, Kıbrıs meselesinde, güney sınırlarımızda müttefiklerimizin de dâhil oldukları hatta başı çektikleri hesap ve tezgâhlardan halkımızın yeterli bilgiye sahip olması, yine büyük Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin gereği olarak komşu ve müttefikler
başta olmak üzere hiçbir ulusa karşı kin ve husumet beslemeksi-zin, ancak milletimize ve millî menfaatlerimize karşı yapılan ve yapılabilecek olanları da göz ardı etmeksizin haklarımızı savunmaya hazırlıklı bulunmak millî bir zarurettir.
Aynı şekilde, ne kadar sinsi ve tehlikeli olduğu bir dönem çok az kişi tarafından fark edilen ve yöneticilerimiz dâhil pek çok vatandaşımız tarafından “inançlı hayırsever insanlar” diye tanımlanan FETÖ terör örgütü hâlen tam olarak tasfiye edilememiştir ve hortlama potansiyeline sahip bir durum arz etmektedir. Kisve değiştirerek siyasi partilere, cemaat ve tarikatlara sızmaları mümkündür. Esasen, sekiz-on yıl gibi ağır cezalara çarptırılan FETÖ üyeleri bile birkaç yıl sonra cezalarını tamamlayarak toplum içine geri döneceklerdir. Siyasi ayak aydınlığa çıkarılmamıştır. Bu nedenle Sayın Yaycı’nın FETÖ ile mücadelenin gevşetilmeden sürdürülmesi ve tamamlanması konusundaki görüş ve uyarılarının da son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Yaşadığımız son büyük deprem felaketi “tehlikeyi abartmaya gerek yok”, “nasıl olsa bir şey olmaz”, “kaderde varsa ne yapsak yine aynı şey olur” gibi kanaat ve söylemlerin ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha en acı biçimde gösterdi. Uluslararası koşulların, dış güçlerin çıkar ve hesaplarının, içimize kadar soktukları hainlerin bir gün aniden ülkemizi bambaşka felaketlere maruz bırakmasını beklemeyelim. Tehlikeleri ve sorunları küçümsemek hiçbir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir. Bilgi ve tedbir her alanda lazımdır.
Tüm bu konularda toplumu, karar alıcı ve yöneticilerimizi bilgilendirme ve uyarma görevini aydın ve yurtsever hassasiyetiyle yıllardır yorulmadan, siyaset üstü bir anlayışla yürüten Sayın Cihat Yaycı’nın öncekiler gibi mutlaka okunmaya değer olan bu eserini, herkese ve özellikle gençlerimize tavsiye ediyorum.
Osman Paksüt Emekli Büyükelçi Anayasa Mahkemesi eski Başkan Vekili