Listen

Description

Bilgi arayışının olmadığı yerde abartı vardır. Abartı varsa karşıt olanı küçümsemek kanundur!

4 Siyasal İslam Pakistanlı Mevdudi tarafından olduğu gibi kopya edilmeden önce İngiliz egemenliğinin hizmetindeki oryantalistler tarafından icat edildi! Görünürdeki hedef inançlı Müslümanların, Müslüman olmayan bir devletin otoritesine girmem esiydi. Özündeki gizli amaç ise Hindistan'daki bağımsızlık mücadelesini bölmekti.

Arayışa kapalı insanları düşündürmek mümkün değil. Bilgi sığlığı, insanların hakaret ya da kabalıkla kendini ifade etmesine yol açıyor. Türkiye'de bunun örneklerini fazlasıyla görüyorsunuz. Gürültü patırtı çıkarmak eleştiri sanılıyor. Oysa eleştirel olan, var olan toplumsal düzeni genel anlamda sorgulayan politik teorilerdir. İşte buna çok ihtiyacımız var. Bunu nasıl yapacağız? Bu kitap bu amaçla da kaleme alındı...

Her tağut düzenini yıkmanın tek yolu var: Düşünmek, şüphe etmek, sormak, daima aramak ve mücadele etmek...

İnsanoğlunun "reçetesi" yok değil. Sömürüye, aldatmaya son verecek bir geleceğin şifresi geçmişte gizli... Mesela Hz. Muhammet'e ilk inananlar kölelerdi. Onun eşitlik ve adalet söylemi yüreklerde umudu, mücadele ruhunu diriltti.

Diğer dinler gibi İslam da tarih sahnesine devrimci kimlikle çıktı.

Peki nasıl gericileşti? Bunu kimler, nasıl yaptı? Tek örnek yeter:

Cafer-i Sadık'm Kufe'de okulu vardı. Tam 4000 öğrenci barındırırdı. Okulda öncelikle pozitif bilim öğrettiler. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, felsefe sonra din kaideleri gelirdi. Kuran-ı Kerim hiçbir zaman sadece din kitabı olarak tanıtılmadı; ilmin, bilginin, pozitif bilimin, uzayın derin biliminin, metafiziğin yegâne merkezi olarak tanıtılıp öyle okutuldu.

Sonra ne yaptılar? İmam Cafer-i Sadık'ın okulunu yakıp yıktılar ve öğrencilerini katlettiler. Kimileri İran ve Avrupa'ya kaçtı ve öğretilerini oralarda yaydı...

Kitapta benzeri örneklerini bolca okuyacaksınız... Cabir bin Hayyan'ı bilirsiniz; "cebir" adım ondan aldı. Cabir bin Hayyan, İmam Cafer-i Sadık'ın okulunun sadık bir öğrencisiydi. Bugün Cafer-i Sadık ve öğrencilerinin birçok yazıtları Londra kütüphanesinde...

İslam ve Müslümanlar 11. yüzyıldan itibaren cahil bırakıldı, kandırldı, korkutuldu ve değersiz olduklarına inandırıldı. Cehalet, inşam sömüren bu acımasız kast sisteminin ana besini oldu. İslam devrimi gericileştirildi. Oysa Kuran uyarmıştı: "Artık kim tağutları reddeder ve Allah'a inanırsa en sağlam kulpa sarılmıştır." (Bakara, 256)

Buna rağmen zaman, tağutlar lehine döndü.

"Kendilerine Kitap'tan pay verilenlerin, şimdi nasıl putlara ve Tağuta inandıklarmı görmüyor musun?" (Nisa, 51)

Nedir tağut?

Tağut, Kuran'ın asıl manasım bozandır...

Tağut, kafalarma göre kitaba hadise, hüküm ekleyip çıkarandır...

Tağut, dini içerden bozup, tahrip edendir...

Tağut, mazluma zulmedendir...

Tağut, hakka savaş açıp batıla sarılandır...

Tağut, zalimlerin kurduğu düzendir...

Yani tağut bugünkü emperyalizm... Bugünkü kapitalizm... Bugünkü neoliberalizm...

Uydurmalar, boş inançlar nasıl din haline getirildi? Akılsızlık nasıl güçlendi? Sizi nasıl aldattılar? Sizi nasıl kullandılar, kullanıyorlar? Sizi nasıl tutsak düşürdüler?

Nietzsche'ye göre "Hayattan en büyük tadı almak demek, tehlikeli yaşamak demektir"

Bu nedenle, düşünce korkaklığı yüzünden kutsal kararlılık görevini kaçıran çoğunluğun sesi hep gür çıkar, sertlikleri şiddete yönelir.

Bir avuç "hakikat misyoneri" ise bilir ki okşamayla, anlaşarak, gölgede yaşayarak elde edilmiş büyük çaplı hakikat yoktur.

Sadece onlar dürüstlük olmadan bilginin de olamayacağını, kararlılık yoksa dürüstlüğün de kalmayacağım bilirler.