Konfor alanı konusunda düşünüyorum bir süredir. Bu konfor alanı tam olarak neresi? Utancımızdan kaçtığımız mağaralarımızın konuyla kesinlikle bir ilişkisi olduğuna eminim.
Mağaraya kaçmak ve saklanmak istememizin nedeni, o utanç dolu bakışlardan korunmak ve "güvende hissetmek ihtiyacı", yani hayatta kalma dürtüsü. Ama ben bunca zaman boyunca, tüm bu yolculuk süresinde anladım ki tam da aynı sebepten o mağaradan çıkmam gerekiyor. Yani hayatta kalmayı sürdürebilmek için o mağaradan çıkmam lazım. Başka türlü özgürleşemem, yaşamı sürdüremem.
Neden mağara? Çünkü biz bu zamana kadar hep "zaman" üzerinden ilerledik, zamanı yanlış anladığımızı konuştuk. Ama zaman kadar önemli olan bir diğer kavram da "mekan". Mağara bizim kendiliğimizi inşa ettiğimiz başlıca kurucu unsurların diğer yüzü.
Ve ben kendimi steril, korunaklı, güvende olduğumu bildiğimden emin olduğum bir mekana, mağaraya kapatmışım aslında. Bununla yüzleşmek zordu, çünkü beni yaşatsın diye girdiğim mağaradan zamanı gelince çıkamasaydım eğer mağara bana mezar olurdu.
Ama ben başardım. Çıktım mağaramdan ve özgürleşmeye başladım. Ve tüm teorik bilmelerin dışında, bunu yaşayarak, yaşamla çarpışarak, karşılaşarak öğrendim.
Bölümde bahsettiğim kitap: Timur Harzadin-Yeniden Bağlanmak
İki şarkının adı geçiyor:
Emir Can İğrek, Sapa
Zeynep Casalini, Duvar
Bahsettiğim film de Eat, Pray, Love (Ye, Dua Et, Sev)
Bahsettiğim metaforlar ve alıntılarla ilgili kaynakları önceki bölümlerde defalarca kullandığım için artık onları eklemiyorum.
instagram'daki post, derken kastettiğim ise şuydu:
https://www.instagram.com/p/C7gzwxuNm7Y/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
İBB Taş Mektep'teki (Büyükada) sergide karşılaştığım, Nihal Gündüz'ün Tekinsiz Mekanlar adlı çalışması.
Bölümü dinledikten sonra yazmanızı çok istiyorum. Öylesine değil, gerçekten size temas eden o kritik anlarıyla ve hikayelerinizle kesiştiği noktalarla sizden de duymak istiyorum. Henüz hazır değilseniz de hazır olduğunuzda yazın bana. Dediğim gibi, mesele bağ kurmak. Yalnız olmadığımızı hatırlamak. Kendimizi o mağaralardan çıkarmaya cesaretli adımlar atmak.
Ben başardım, başarıyorum daha doğrusu. Siz de bu "lezzet"i tadın, çok istiyorum.
Derin acılardan sonra emekle yaratılmış neşenin tadı başka hiçbir şeyde yok çünkü.
Sonraki bölümde görüşmek üzere,
Hoşçakalın :)