Bu bölümde çok sevdiğim oyunculardan Cillian Murphy'nin hayat hikayesini genel hatlarıyla ele alıyoruz.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
küresel ölçekte tanınır olmak cillian gibi bir yetenek için büyük şanstı. 28 gün sonranın hemen ardından nolan ile olan güzel projelerine start verilmişti. aslında bruce wayne yani yeni batman için düşünülmüştü. nolan ona batman kostümü giydirince cık olmadı deyip vazgeçmiş. garip. onun oynayacağı batmani izlemek çok isterdim açıkçası. fakat kötücül enerjisi ve yeteneği nolan’ı etkiledi. scarecow rolünü aldı. arkadaşlar murphy batman ve 28gün sonradaki rolleriyle hep iyi yorumlar aldı. bana göre maalesef christian bale gibi kaslıların gerisinde kaldı. cillian’ın o yıllardaki dikey yükselişini batmanle filan açıklıyoruz ama. bana göre asıl efsane filmi es geçiliyor. breakfast on plutoda trans bir karaktere hayat veriyordu. transları anlamak istiyordum bu sayede o rol beni heyecanlandırdı diyordu. bu filmin çekileceğini duyunca yapımcıya ulaşıp ben bu rolü oynamak istiyorum diye diretmiş, yani çok tutkulu bir oyuncu. bu rol için kadınları izlemiş onları taklit etmişti, translarla bir araya gelmeden rolüne çalıştığını belirtiyor.
ve bu film müthişti arkadaşlar. yani bir oyuncu düşünün 6-7 sene sonra 2011de başlayacak peaky blinders fenomeninde tom shelby’i oynayacak. hem de breakfast on plutoda bambaşka bir karakteri oynayacak. zaten cillian murphy’i diğerlerinden ayrıran da bence bu. hem maskülen hem de feminen karakterleri, hem bağımsız hem de ana akım filmlerde yer alması. yeri gelyor cannes’a gidiyordu, yeri geliyor gişe filmlerinde yer alıyordu. bazen hem gişe filmi hem de bağımsız film olan nadir projelerde yer alıyordu. buna örnek the wind that shakes barley. bir ken loach filmi. meleklerin payı diye bir ken loach filmi vardır. çok tavsiye ederim. neyse biz cillian murphyli olana dönelim. irlanda bağımsızlık mücadelesini anlatan bu film, gişede de yapımcısını üzmedi. hem de altın palmiye kazandı. murphy bu filmde ken loach ile çalışmak bir şanstı diyor. ve ülkesinin bağımsızlık savaşını anlatan filmde oynadığı için gurur duyuyordu.
devam
cillian’ın kariyeri gayet iyi gidiyordu. fakat bu adamın şansızlığı az önce bahsettiğim gibi starların gerisinde kalmasıydı. artık irlandalı olmasına mı yoralım, yoksa herkesle sosyalleşmeyen, sanatçı yönü ağır basan biri olasından mı dem vuralım bilemiyorum. bu yönü ile ilgili kendi de şöyle konuşuyor: biliyorum bazılarınıza bu düşünceler boş gelebilir. ama insanlar bi kaçış arıyor. sanatçılar halkı politikacılar bankacılar gibi yüzüstü bırakmamalı diyor.
ama ama ama! 2011de başlayan efsane, peaky blinders, murphy için tüm dengelerin değişmesi demekti. küresel çapta başarıya ulaşan her bölümü sinema filmi gibi olan bu muazzam proje, ben dahil milyonlarca kişiyi ekrana kitledi. nick cave şarkısı ile açılan efsane giriş sekansları, tekrar tekrar açılıp izlenen kırılma anları tarihe geçti.
ziyadesiyle karanlık bir karakteri canlandıran murphy, rolü için binlerce sigara içmiş, kalp damar hastalıklarına davetiye çıkarmıştı. tomas shelby için oynadığım en yüksek kapasiteye sahip karakter. herkes kendinden birşey bulabilir. şiddetten beslenen bir yapısı var bu ben değilim diyor. gerçekten de dizi bir yana. tom shelby de tarihe geçecek bir karakter bence. çok katmanlı, karanlık, ama bir yandan seyirciyi kendine hayran bırakan bir tarafı var. peaky blinders’ın yazarı için de fenomen yazar diyor. pekay amerikan gangster türü gibi değil. göçmenlerin italyanların hayatını anlatmıyor. bir sanayi merkezi olan birmingham’ın lokal çingenelerinin hayatını anlatıyor. ingiliz dizisi açısından eşi görülmemiş bir olay diyor. ses tasarımında da sürekli arkada çalışan fabrika ağır sanayi görebilirsiniz. diyor.
biz de yazanlara helal olsun diyoruz.