Hafta sonlarına yaklaşırken şafak baskınlarıyla birlikte gelen “operasyon” haberleri artık kamuoyu için şaşırtıcı olmaktan uzak. İktidar cephesi CHP’li belediye başkanlarını ve kent yönetimlerinin kritik konumdaki yöneticilerini hedef alan gözaltı, tutuklama dalgalarıyla ana muhalefet partisini “suç odağı” algısının merkezine oturtma arayışında. Dalgası bol işler, heybenin dibi delikmişçesine bin bir türlü iddia, suçlama ortada...
Gizli, açık, soru işaretleri bol tanık ifadelerine de dayandırılarak yapılan bu iddia yağmuruna karşı alanlara yansıyan tepkiler, yurttaşın ikna olmadığını gösteriyor. İktidarın inandırıcılığı sorgulanıyor. Kendi seçmen kitlesinin yoğun olduğu bölgelerde bile “Neden, niye, nereye kadar” soruları yükseliyor. “Söyleyecek sözüm, derdim var” diyerek muhalefetini dile getirenlere, gençlere cezaevleri yollarının gösterilmesine karşı duruş artıyor.
Suçlama ve delil açısından 19 Mart’tan bu yana yaşanan dengesizlik tablosunda kamuoyu vicdanının ses vermesi, CHP’nin “Milli irade” mitinglerinin tüm baskılara karşın sürüp, ilgi görmesinin arkasında da bu gerekçeler yatıyor. Yurttaşın, CHP lideri Özel’in, seçilmiş belediye başkanı, partinin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu ve ekibine yönelik operasyonlara karşı alanlarda güçlü birliktelik mesajı vermesine olumlu yaklaştığı görülüyor.
Bir iktidar; seçmeni, meydanları ikna edemeyince muhalefeti etkisizleştirmede onu kendi bileşenleriyle vurma yoluna da gidebilir. Bu çerçevede, CHP’nin demokratik tartışma kültüründen kopmadan, kendi içindeki birlik ruhunu koruması kritik önemde. Özellikle de Cumhur İttifakı’nın “yeni anayasa” girişimlerinin hızlandığı bir dönemde. “Her sorun çözüldü, tek dert anayasa mı” diye sormak da şart, hem de 23 yıldır iktidarda olan, bu sürede üçü referandum yoluyla olmak üzere, “12 kez anayasada değişiklik yapan kim” sorusunun yanıtının, AKP olduğunu hatırlayarak. Yeni anayasa derken “kişiye özel” bir anayasanın tehlikelerini akılda tutmak, demokratik, laik, hukuk devleti ilkesine bağlılığı göstermek her cepheden herkes için bu samimiyet testinin parçası.
İŞSİZLİK ARTIYOR
Muhalefete yönelik operasyonlar dalga dalga sürüyor. İktidar ise yurttaşın gerçek anlamıyla dev dalgalar arasında yaşadığı sıkıntıları ise konuşturmama çabasında. Geçen haftanın dikkat çeken gündem başlıklarından biri de işsizlikti. TÜİK verileriyle hesaplama yapan DİSK-AR, geniş tanımlı işsizlik sayısının 12 milyon 996 bin kişiye ulaştığını duyurdu. DİSKAR, bunu pandemide bile görülmeyen tarihi bir rekor olarak değerlendirdi. Sadece son bir ayda işsizler arasına 1.2 milyon kişinin daha eklendiğine işaret edildi. Eğitim-İş’in akademik yılın karnesi ise dalga boyunun ciddiyetini gösterdi. Eğitimde bilimsel gerileme, liyakatsizlik ve baskılara vurgu yapıldı.
DEĞİŞİMİN KAHRAMANI: KADINLAR
Geçen hafta CHP’yle dayanışma mesajı vererek İstanbul’daki zirvede buluşan Sosyalist Enternasyonal toplantısında kadına şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği de gündem başlıklarındandı. Muhabir arkadaşımız Rengin Temoçin, Kadın Sosyalist Enternasyonal’in başkanı Janet Camilo ile bir söyleşi yaptı. Camilo, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasını “Hükümetin köktendinci ya da otoriter baskılar altında sözleşmeden çekilmiş olması üzüntü verici. Ancak şaşırmadık çünkü biliyoruz ki kadına yönelik şiddet sadece toplumsal bir sorun değil, siyasi ve kültürel bir kontrol aracı” diyerek değerlendirdi. Camilo’nun şu vurgusu da dikkat çekiciydi: “Kadınların sadece mağdur olmadığını kabul eden bir anlatıya ihtiyacımız var: Bizler değişimin kahramanları, barışın kurucuları, geleceğin yaratıcılarıyız. Eşitlik olmadan barış olmaz. Kadınlar olmadan adalet olmaz. Kapsayıcılık olmadan demokrasi olmaz.”