Look for any podcast host, guest or anyone

Listen

Description

Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu beşinci ayını doldururken İBB operasyonları da inandırıcılık ömrünü büyük ölçüde doldurmuş görünüyor.

30 Ekim’de Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özer’le başlayan süreç 23 Mart’ta İmamoğlu ile “ana hedefe” ulaştı. Ancak o günden beri ortada tonlarca iddia var, operasyon üzerine operasyon var ama iddianame yok!

Aradan geçen 151 günden sonra gelinen noktada sapla saman, beyle yaman birbirine karışmış durumda.

Şu sözlerin üzerinden 100 günden fazla geçti:

- İtiraflarla birlikte yakında birbirilerinin yüzüne bakamayacaklar!

- Bunlar yamyamlığın kitabını yazmış!

- Bakalım daha kaç cehapeli cumhurbaşkanı adaylığı yolunda telef olacak!

23 Mart’ın ardından nisan, mayıs aylarında edilmiş bu sözler İBB operasyonlarının düğmesinin kimde olduğunu da gösteriyor. Ancak olaylar yukarıdaki temenniler gibi seyretmedi.

Gelinen noktayı satır başlarıyla aktaralım:

- İktidar medyası her şeyin merkezine İmamoğlu’nu oturtmak istediği için “Ekrem İmamoğlu suç örgütü” olarak haberleştirdi. İlk savcılık açıklanmaları da bu yöndeydi. Baktılar ki bunun hiç inandırıcılığı yok. Bu kez Aziz İhsan Aktaş suç örgütüne çevirdiler. Örgütü kurdular ama başına kimi geçireceklerine karar veremediler. Bakalım iddianameye hangi şekliyle girecek.

- Aziz İhsan Aktaş çok amaçlı kullanıma uygun hale getirildi ama küçük iki sorun vardı; İmamoğlu’ndan önce de İstanbul Belediyesi’nden ihale almıştı, son yıllara kadar AKP’li bakanlıklara da iş yapmıştı. Bakalım iddianameye hangi yönleriyle girecek.

- Bitmedi... Bir de Aktaş’a suikast olayı var. Tutuklu bulunan Fatih Keleş onu öldürtme planı yapmış! Kullanacağı iddia edilen kişi de Bahçeli’nin dava arkadaşı çıkınca işler iyice karıştı. Keleş iddiaları ağır dille yalanladı.

- Dahası var... Son dokuzuncu dalgada tutuklanan Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney Silivri’den gönderdiği ilk mesajda, “Suçum Aziz İhsan Aktaş’a iş vermemek” dedi. Bu durumda önceki başkanlar iş verdiği için İnan Güney de vermediği için tutuklandı.

- Başlangıçta iddialar, gizli tanıklara dayandırıldı. İmamoğlu’nun ilk sorgusunda 4 gizli tanık vardı. Ancak bunun inandırıcılıktan öte mizah konusu olması üzerine işi etkin pişmanlık, itirafçılık üzerine oturttular. Şimdi bunun da büyük ölçüde dejenere olduğu görülüyor. Tutuklu bir kişiye, “İlk ifadeni beğenmedim. Yeni bir ifade verir, İmamoğlu’nu suçlarsan tahliye olursun” derseniz... Üstelik mal varlığına el koyup yeni ifadeyle mallarına da kavuşacağını söylerseniz, her türlü kötülüğün önünü açmış olursunuz. Şimdi bu aşamadayız!

- Ağustos ayıyla birlikte itiraf ifadeleri birbirine karıştı. Bu kez ifade verenlerin hedef gösterdiği kişiler suç duyurusunda bulunmaya başladı. İddianame çıkmadan bunlar yaşanıyorsa gerisini siz düşünün!

- Son olarak yolsuzluk operasyonlarının yerini transfer operasyonları aldı. İş o kadar vahşileşti ki CHP’li belediye başkanları art arda transfer haberlerini yalanlama uğraşına girdi. AKP’den yayılan haber şu; güya pek çok CHP’li başkan geçmek istiyormuş, durumuna bakıyorlarmış temizse kabul ediyorlarmış, değilse etmiyorlarmış. Bu cümlenin neresini düzelteceksiniz! Tek işlerinin CHP’yi tasfiye olduğunu itiraf ediyorlar. Biz “ağır ceza”, “sulh hukuk” gibi mahkemeler var sanıyorduk meğer sadece “AKP hüküm mahkemesi” varmış!

Sonbaharda siyasetin daha da sertleşme olasılığı yüksek.

Özellikle transfer operasyonları iktidarın acz ifadesiden başka bir şey değil.

Acz içinde iktidar gücünü acımasız biçimde kullanan anlayışa karşı CHP ne yapmalı?

Bize göre en son 48’incisi dün Üsküdar’da yapılan milli irade mitingleri tarihe geçecek bir direniş!

Bunu bir üst aşamaya çıkarmak gerekiyor.

Bütün hareketler fikir etrafında büyür!

CHP nasıl bir Türkiye kuracağını en çok 3-4 kelimeye sığdırıp bunu halkın diline yerleştirmeli!