إِلاَّ تَنفِرُواْ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ
وَلاَ تَضُرُّوهُ شَيْئًا وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٣٩﴾
“Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Tevbe 39)
hükmünde geçen ‘elem dolu azap’tan korkarız biz. Bu denli koşturmamız ve risk almamız ondandır.
“Bil ki Allah Teâla, önceki ayette, ahiret mükâfaatına teşvik etmek üzere cihada teşvik edince, bu ayette de cihat etme sebeplerini kuvvetlendirecek diğer bazı şeylere binaen, yine cihada yöneltmiştir. Bu şeyler üç nevidir:
a) Hak Teâla'nrn "(Allah) sizi pek acıklı bir azaba duçar eder buyruğunun ifade ettiği husustur. Bil ki, bununla dünya azabının kastedilmiş olması muhtemel olduğu gibi, ahiret azabının murad edilmiş olması da muhtemeldir. İbn Abbas (r.a.) şöyle der: "Allahın Resulü (s.a.s), ashabı savaşa teşvik etti de, bunun üzerine ashâb, adeta çivilenip kaldı. İşte bundan dolayı Allahı Teâlâ, ashâbtan yağmuru kesti.." Hasan el-Basrî de: "Allah, o ashabın başına gelen azabı en iyi bilendir " demiştir. Bu azâb ile, ahiret azabının kasdedildiği de ileri sürülmüştür. Çünkü, "acıklı olmak" vasfı, ancak ahiret azabına uygun düşer. Yine bunun, dünya azâbı, ahiret azabı ve dünyevî ve uhrevî menfaatlerin kesilerek sona ermesi gibi, her türlü azab ile bir tehdit olduğu da ileri sürülmüştür.
b) Cenâb-ı Hakk'ın, "yerinize sizden başka bir kavmi getirir.” buyruğunun ifade ettiği husustur. Bu ifadeyle, Allah Teâlâ'nın, düşmanlarına karşı Hz. Peygamber'e yardımı tekeffül ettiğine; binaenaleyh, şayet o peygamberle beraber onlar da savaşa çıkmaya yönelirlerse, bu yardımın onlar vasıtasıyla tahakkuk edeceğine; yok eğer, onlar ayrılır da Peygamberle beraber savaşa katılmazlarsa, bu yardımı başkaları vasıtasıyla tahakkuk ettireceğim ve onların da kınanıp azarlanacağına onların dikkatleri çekilmiştir. Bu uyarı, onlar, din düşmanlarına galip gelmenin ve İslâm'ın güç kuvvet bulmasının sadece kendileri vasıtasıyla gerçekleşebileceği zannına kapılmamaları için yapılmıştır. Ayeti kerimede, sadece onların kastedildiğine dair bir delalet, açıklama bulunmamaktadır. Bunun bir benzeri de: "Ey İman edenler, içinizden kim dininden dönerse (dönsün!) Çünkü Allah, kendisinin onları, onların da kendisini seveceği bir kavim getirir ki..." (Maide 54) ayetidir.
c) Cenâb-ı Hakk'ın "Siz O'na hiçbir surette zarar veremezsiniz.' buyruğunun ifade ettiği husustur. Hasan el-Basri'nin görüşüne göre, buradaki hüve zamiri, Allah'a râcidir. Buna göre mana: "Sizler Allah'a zarar veremezsiniz; zira O, âlemlerden müstağnidir " şeklinde olur. Diğerlerinin görüşüne göreyse bu zamir, Hz. Peygamber'e râcidir. Buna göre mana, "Sizler Peygambere zarar veremezsiniz. Zira Allah O'nu, insanlardan korumuştur. Bir de, siz O'nun cihad davetine karşı ağır davranarak yere mıhlansanız bile, Allah O'nu yardımsız bırakmaz. " şeklindedir.
Daha sona Cenâb-ı Hak "Allah her şeye hakkıyla kadirdir" buyurmuştur. Bu, Allah'ın acziyyete düşmeyen bir kudrete sahip olması bakımından, tehdit ve men'inin çok şiddetli olduğuna dikkat çekmedir. Binâenaleyh O, bir ceza ile tehdit etti mi, mutlaka onu ifâ eder.” Razi / Tefsir