Seferilik
Soru: Selamun Aleykum hocam. İslam’da seferiliği açıklar mısınız?
Cevap: Aleykum selam.
SEFERÎLİK
Seferilik, lügatta herhangi bir mesafe gitmek demektir.Dini manada ise, bir kimsenin, ikamet ettiği yerden normal bir yolculuk süratiyle 90 km ve daha uzağa gitmesi veya gitmek üzere yola çıkmasıdır. Seferi olmayana “mukim” veya “hazarî” denir.
Kur’an ve sünnette, seferilikle ilgili özel hükümler vardır. Seferi olan kişinin, yolun verdiği meşakkat veya gidilen yerle alakalı zorluklar sebebiyle bu hükümlerden faydalanma ruhsatı verilmiştir.
Fıkıh âlimleri, seferilik hükümlerinin uygulanabileceği mesafenin belirlemede birtakım esaslar getirmişlerdir. Seferi sayılabilmenin şartı olarak esas alınan mesafenin belirlenmesinde İslam âlimleri arasında iki farklı yaklaşım vardır. Bunlardan birisi 90 km’lik mesafe katetmek; ikincisi, üç günlük yol mesafesi gitmek. Buna göre bir yolcu, üç gün boyunca ve günde ortalama 6 saat (toplam on sekiz saat) yolculuk yapsa gittiği yerde seferilik hükümlerinden faydalanır.
Seferiliğin hükümlerinden faydalanacak kişinin bu yolculuğu kendisinin veya eşinin doğup büyüdüğü veya kendisinin maişetini sağlamak için çalıştığı yer olmamalıdır. Bu sebeple İslamâlimleri “vatan” mefhuma açıklık getirmek üzere bazı tasniflerde bulunmuşlardır. Bu tasnife göre vatan üç türlüdür:
1. Aslî vatan: Bir kimsenin doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği veya içinde barınmayı kasd edip, başka yeri vatan edinmek istemediği yerdir. Böyle bir yerde ikamet etmekten vaya yolculuk yapmaktan dolayı seferi olunmaz.
2. İkame Vatan: Bir kimsenin, içinde on beş günden fazla kalmak üzere yerleştiği yerdir. Askerlik, öğrencilik, işçilik veya memurluk gibi hizmetler sebebiyle sürekli bir şekilde yerleşilmeyen beldeler on beş günden fazla kalmaya niyet edilmesi yüzünden "ikâmet vatanı" niteliğindedir. Burada ikamet edildiği sürece seferi olunmaz. Ancak bir kimse 90 km ve daha fazla mesafede uzak bulunan asli vatanına gidip geri dönerken yolda seferilik hükümlerine tabidir.
3. Süknâ vatanı: Bir yolcunun, içinde on beş günden az oturmak istediği yerdir. Böyle bir yere gelen yolcu on beş günden az kaldığı süre içinde "seferî" sayılır.
Seferi hükmünde olanlar için bir takım kolaylık ve ruhsatlar getirilmiştir. Ayet- kerimede bu ruhsatlardan şu şekilde söz edilmektedir:
“Eğer kâfirlerin size fitne vermesinden korkarsanız, yeryüzünde sefere çıktığınız zaman namazları kısaltarak kılmanızda bir sakınca yoktur.” (en-Nisa, 4/101).
Seferiliğin hükümleri:
Dinen seferi sayılabilmek için kişinin 90 km ve daha uzak bir yere gitmeye niyet etmesi gereklidir. Sefere niyet etmeyen kişi söz konusu mesafeyi aşsa bile seferi sayılmaz. Diğer taraftan seferilikte; asker komutanına, öğrenci öğretmenine, kadın kocasına tabidir. Tabi olunanın niyet etmesi yeterlidir. Ayrıca sefer için tek başına niyet yeterli değil, kişinin ayrıca yola çıkmış olması gerekir.
Hanefilere göre, yolcu hangi sebeple çıkarsa çıksın seferilik hükümlerine tabidir. Ancak Şafii Maliki ve Hanbelilere göre, hac, umre, ibadet, ticaret ilim ve sılayı rahim gibi mubah fiilleri yapmak üzere olan kişi nacak seferiliğin hükümlerine tabi olur. Adam öldürmek, yol kesmek, şarp vb. haram fiilleri işlemek üzere yola çıkan kimse seferi sayılmaz.
Hanefiler dışındaki diğer üç mezhebe göre, seferi olan kimse, namazlarını birleştirme imkanı da sahiptir. Yani öğle ve ikindiyi öğle veya ikindinin vaktinde; akşam ve yatsıyı, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek kılabilir. Buna cem-i salat denir. Hanefilere göre ise, cem’ Hac esnasında sadece Arafat ve Müzdelife’de yapılabilir.
Yolculukta, sabah namazı sünneti hariç diğer sünnetler, hiçbir sebep bulunmaksızın binit üzerinde kılınabilir; farz namazları ise, mazeret bulunmadıkça yerde kılınır. Yolcu ayrıca Cuma ve Bayram namazlarını kılmak ve kurban kesmekle mükellef değildir. Bunları yerine getirmesi isteğine bağlıdır. Ancak vakti el veriyorsa özellikle Cuma namazına katılması daha uygundur.
Seferi olanlara tanınan bir diğer ruhsat da mestleri üzerine mesh sürelerinin üç gün ve üç gece olmasıdır.
Seferilik hükümlerinden faydalanıp faydalanmamak hususunda mezhepler arasında ihtilaf vardır. Hanefilere göre seferi olan bir kimsenin namazlarını kısaltması vaciptir. Farzları dört rekât olarak kılınması ise mekruhtur. Çünkü bu ruhsat Allah’ın ikramıdır ve ikramı geri çevirmek doğru değildir. Ama buna rağmen Hanefi mezhebine mensup olan biri namazı iki rekât yerine kısaltmadan dört rekât kılarsa bu namazı tekrar kılması gerekmez. Fazladan kıldığı iki rekât nafile sayılır. Şafii mezhebine göre ise ruhsat olan, kısaltmak değil tam kılmak olduğundan namazları kısaltmadan kılmak daha evladır. Malikilere göre seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnettir.