Sadık takipçilerimizin bileceği üzere, Dünya Nereye Gidiyor'un ilk bölümünde el sıkışmanın ne kadar iğrenç bir ritüel olduğundan bahsetmiştik. Sizden şüphemiz yok da içinde yaşadığımız dünya ve özellikle toplum maalesef kişisel alana ve sınırlara saygı duymayan, izin almadan dokunmayı seven insanlarla dolu. Hal böyle olunca insan el sıkışmayı öpüp başına koyuyor. Hatta direkt eli de öpüp başına koyabilir. Metroda ittirenler, sevdiğini mıncıranlar, iyi niyetli tacizciler, gerginliğini senin vücudun üstünde atanlar... Dokunmak isteyene bahane bitmez. Sonuç olarak dokunmatik ekranlar ne kadar büyük nimetse, dokunmatik insanlar da o kadar büyük illet. Ama önce...
Hiç çalışırken duvarların üstünüze geldiğini, içinizin sıkıldığını, kapana kısıldığınızı hissettiniz mi? Tabii ki hissettiniz, çünkü gerçekten de hafta içi her gün (bazen cumartesileri de) 8-9 saat bizi bir yere tıkıp buradan çıkamazsınız diyorlar. Hadi hayatını sürdürebilmek için günün çoğunluğunda çalışmayı bir şekilde kabul ettik, bari her gün bu pislik yuvası, sürekli tanımadığımız ve tanımak istemediğimiz insanlara bakıp hayatlarına dair her türlü detayı öğrenmek zorunda kaldığımız cehennem simülasyonuna gelmek zorunda olmasaydık. Biliyorum, biliyorum... Robotlar geliyor, otomasyon, Elon Musk, gelecekte kimse çalışmayacak. Ama geleceği beklerken bugünü de bi şekilde kurtarmamız gerekiyor, bunu da evden çalışma yapacak. Nasıl yapacağını ve çok daha fazlasını 26. bölümde bulabilirsiniz.