Öncelikle her şarap meşe fıçıya girmek zorunda değil. Öyle bir şey yok. Eskiden paslanmaz çelik tankların ya da büyük beton küvlerin olmadığı zamanlarda meşe fıçılar şarabı yapmak için fermentasyonunun tam başlangıç aşamasının yapılabilmesi için kullanılan aletler aslına bakarsanız. Ama bugün meşe fıçının kullanımı o dönemle aynı değil. Bugün meşe fıçı için özellikle, bazen fermentasyonda da kullanıyoruz elbette ki ama nadiren, çok özel şaraplarda çoğunlukla en son aşamada şarabı olgunlaştırmak için kullandığımız cihazlar diyebilirsiniz. Meşe fıçılardan bugün aslında şarabı olgunlaştırmak, özellikle kırmızı şarapları birazcık daha törpülemek, tanenlerini yumuşak ve damakta daha kabul edilebilir hale dönüştürmek için kullanıyoruz ama aynı zamanda meşe fıçının gözle görünmeyen gözenekleri sebebiyle şarap oksijenle mikro düzeyde temas etmeye başlıyor. Bu da uzun vadede oksijenin şaraba karşı dayanıklı olmasını sağlıyor, ömrünü uzatıyor. Kısaca ne yapar şaraba derseniz, bunları sıralayacak olursak bir kere tanenler kırmızı şarabın dokusunu yumuşatır. Tanen miktarı aynı kalabilir fakat tanenleri yuvarlaklaşır. Şarabın rengini koyulaştırır. Bunu kırmızılarda çok kolay göremeyiz ama beyazlarda net olarak çok daha kolay görürüz aynı üzümün biri meşe fıçıya girsin, diğeri girmesin net olarak o renk farklılığını görürsünüz ve tabi ki şaraba bir takım aromalar katar. Bu meşe fıçının cinsine yani hangi meşe kökeninden olduğuna göre değişir. Çünkü Fransız meşe var, Amerikan meşe var, Bulgar meşesi var, Macar meşesi var. Bunların hepsi farklı meşe ailesinin farklı alt aileleri. Dolayısıyla o meşenin cinsi, meşe ağacının yaşı, ne kadar süre açık havada kurutulduğu, içinde fıçı haline dönüşürken yakılan ateşin derecesi ve süresi bu aromaların değişmesine sebep oluyor. Dolayısıyla tek bir aromadan bahsedemeyiz ama kızarmış ekmek, vanilya, hindistan cevizi, kavrulmuş fındık gibi genel kokulardan bahsedebiliriz.