Masanın üstünde kalan son ekmek kırıntıları gibi,solmuş bir çiçek gibi,kırık bir çerçeve,yorgun bir kedi gibi hissediyorum sona kalan umutların tükendiğini hissediyor ama tutunuyorum.
Kendimi bulmaya çalışıyorum korkuyorum bi yandan kendimi bulamadan öleceğim diye. tutunuyorum işte bi dal parçasından yahut bir parçandan. yıldızlar kadar uzak,bir o kadar yakınım kendime,sayıyorum her gece binlerce yıldızı döndüğüm yollardan adımları sayar gibi,bir sokak sonuna yürüyorum
penceresinde çiçek,sokağında kedi olan bir sokaktaymışım gibi sokağın karanlık köşesinde yaralı yorgun bir kedi karşılıyor beni.gerçek olduğunu düşündüğüm her şey yıkılıyor karşıma,binlerce sahteliklerle boğuşuyorum. Nefes alamayacağımı düşünüp kaçıyorum ancak her sokakta bir sahtelik karşılıyor beni. Boğuyor bı şehir beni. Her sokağında yürüyüşümde adımlarımı sayan ben evin yolunu arar oluyorum,evim olan odama sığınıyorum,gerisi cehennem gibi geliyor.Yarım bıraktığım kitabı tekrar okumaya başlıyor gibi başlıyorum düşünmeye,direnip direnmemek arasında kalıyorum,keşfedilmemiş bir müzik gibi,yarım kalan bi tablo,hiç açılmamış bir kitap gibiyim. O kadar karışığım ki bazen ben bile beni anlamakta zorlanıyorum.o kadar karışığım ki hayatla bile karıştığım oluyor mesela gökyüzüne uzanmak istiyorum,gökyüzüne yakın neresi varsa oraya sığınıyorum,benim en için büyük yağmur gözyaşlarım oluyor ama unutmuyorum her yağmur bir çiçeği yeşertir,unutmayacağım.