Daha önce hiç bulunduğunuz bir ortamda tüm gözlerin üzerinizde olduğunu, izlendiğinizi hissettiğiniz oldu mu? Eğer olduysa tam da olmanız gereken yerdesiniz çünkü bugün sizlerle ‘spotlight etkisi’ üzerine konuşacağız. Konuşmamız esnasında spotlight etkisinin ne olduğundan, sebeplerinden ve sosyal yaşantıyı nasıl etkilediğinden bahsedip son noktayı ise bu etkinin altında olduğumuzu nasıl fark edebileceğimizden ve çözüm yollarından bahsederek koyacağız.
Spotlight etkisi ya da diğer bir deyişle sahne ışığı etkisi, özellikle sosyal psikoloji alanında geniş çaplı incelenen bir olgudur. Bu olgu basitçe kişinin kendisini bulunduğu sosyal ortamda apaçık ve savunmasız bir şekilde hissetmesi olarak tanımlanabilir. Bireyin gün içerisinde kendini devamlı izleniyormuş ve göz önündeymiş gibi hissetmesinin de sebebi budur. Örneğin saçınızı keserken yanlışlıkla istediğinizden daha fazla kestiğinizi düşünelim. İçten içe devamlı “çok kısa oldu, herkes benimle dalga geçecek, rezil oldum” gibi sözler söylemeye başlayacaksınız ve bir süre sonra aklınızdan geçen tüm bu sözlere tamamen inanmış halde bulacaksınız kendinizi. Ve bu da dışarıya çıkarken utanmanıza, saçınızı farklı bir obje ile kapatmak istemenize sebep olacaktır. Ancak işin aslı şudur ki siz dışarıya çıktığınızda tahmin ettiğinizden çok daha az kişi bu değişikliği fark edecektir ve hatta hiç kimsenin fark etmemesi bile mümkündür. Biraz acı bir gerçek gibi yüze vurulası bir söz olsa da spotlight etkisinin bir yanılsama olduğunu en iyi ifade eden cümle şudur: “Hiç kimse bizi düşündüğümüz kadar umursamıyor.” Çünkü aynen bizde de olduğu gibi herkes kendini merkeze alıyor ve dış dünyadaki olayları o kadar da fazla umursamıyor. Başka bir deyişle herkes kendi gemisinin kaptanı ve kendi içerisinde olan şeylere odaklanmış durumda. Bu nedenle aslında içimizi kemiren o korku tamamen kendi abartımızdan ve olayı gereksiz şekilde büyütmemizden kaynaklanıyor. Ancak rezil olduğumuzu düşündüğümüzde gerçekten rezil oluruz. Bize bu hissiyatı veren karşı taraftan aldığımız geri dönüt değil, kendi kendimize inandırdığımız düşünceler ve yanılsamalardır.
Peki ya madem her şey birer yanılsamadan ibaret, o zaman biz neden böyle davranıyoruz? Bu durumun en açık sebebi hayatımızın her alanında öncelikli olarak sürekli kendimize odaklanmamız ve benmerkezci olmamızdır. Spotlight etkisi, benmerkezci ön yargı olarak da bilinen bir tür bilişsel yanılgıdır. Bu yanılgılar kendi bakış açımıza gereğinden fazla önem atfetmemize neden olarak başka görüşleri ve olasılıkları hesaba katmamızı önler. Bunun en açık örneği etrafımızdaki herkesin bizim görüşümüzü paylaştığı ve bizim gibi düşündüğü yanılgısıdır.
Birey spotlight etkisini fark etmediği ve yaşamını buna göre sürdürdüğü zaman çeşitli sosyal etkiler ve dezavantajlar ile karşılaşabilmektedir. Bunun en büyük örneği spotlight etkisinin bireyde ciddi bir kaygı ve korku haline sebep olmasıdır. Sosyal yaşantısını devamlı diken üstündeymiş gibi sürdürmeye çalışan bireylerde ilerleyen süreçlerde sosyal anksiyete gibi kaygı bozukluklarının görülme oranı artmaktadır. Özellikle bu durum sosyal ortamlarda azınlıkta olan kişiler tarafından daha çok hissedilmektedir. Yani özetle toplumdaki tabularla da şekillenen bu etki insanın günlük yaşamını ve geleceğine yönelik verdiği kararları, kendi ile ilgili algısını derinden etkileyen ve çoğunlukla yaşam kalitesini ciddi derecede düşüren bir etkidir.
Çoğu araştırma, olayların dış çevremiz tarafından düşündüğümüz kadar umursanmadığını ve geceleri bizi uyutmayan hatalarımızın aslında sadece zihnimizde gittikçe büyüyen hatalar olduğunu göstermektedir. Bu nedenle spotlight etkisinin farkına varmak, yani insanların aslında bizi umursamadığının farkına varmak hayatta varabileceğimiz en önemli farkındalıklardan biridir.
Kendinizi gereğinden fazla merkeze koyduğunuzu fark ettiğinizde bunun üstesinden gelmek için belli başlı çözüm yolları vardır. Bu çözüm yolları şunlardır:
Bu durumun gerçek olmadığını, yalnızca bir yanılsama olduğunu kendinize telkin ederek az da olsa durumun şiddetinin azalmasını sağlayabilirsiniz.
Rolü tersine çevirmek: “Başka birisi benim yaptığım hatayı yapsaydı, ben o kişiye nasıl tepki verirdim?” diye düşünmektir. Bu şekilde düşündüğünüzde aslında kendinizin de karşı tarafın hatalarını çok da gözünüzde büyütmediğinizi, hatta bunların kısa sürede unutulacak şeyler olduğunu fark edeceksiniz.
Rol yapmak: Rezil olduğunuzu hissettiğiniz anlarda belli bir süre boyunca sanki hiçbir şey olmamış gibi sakin kalmaya çalışmaktır. Bu süreç, durumu kendi ön yargılarınız ile değerlendirmeden önce dış çevreyi gözlemlemenizi ve insanların gerçek tepkilerini fark etmenizi sağlayacaktır.
Sonuç olarak spotlight etkisi, aslında zihnimizin bize oynadığı kocaman bir oyundan ibarettir. Kendimizi dünyanın merkezindeymişiz gibi gördüğümüzde, başkalarının bakışlarını gerçek olduğundan çok daha ağır ve dikkatli zannederiz. Fakat bir adım geriye çekilip baktığımızda, herkesin kendi hayatının telaşında olduğunu ve aslında sandığımız kadar göz önünde olmadığımızı fark ederiz. Bu farkındalık geliştiğinde, özgürleşmeye başlarız; hem yaptığımız hataları hem de kusurlarımızı daha kolay kabul ederiz. Çünkü mesele insanların bizi görüp görmemesinden çok, kendimizi nasıl gördüğümüzle ilgilidir. Spotlight etkisinin farkına varmak, sadece kaygılarımızdan uzaklaşmamızı değil aynı zamanda daha cesur, daha özgüvenli ve hayatın akışına daha katılımcı olmamızı sağlar. Kısacası bu etkiyi yönetebildiğimiz anda sahnenin gerçek ışığını yeniden kontrol etmeye başlarız.