Look for any podcast host, guest or anyone
Showing episodes and shows of

Av. Ali Kurt

Shows

Lem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası(107) 23. Lem'a/7, Sh 200 | Cenâb-ı Hakk’ın bizim ibâdetimize ne ihtiyâcı var?Yirmiüçüncü Lem‘a’nın HâtimesiHâtime: Tabiat fikr-i küfrîsini terkeden ve îmâna gelen zât diyor ki, “Elhamdülillâh, benim şübhelerim kalmadı; yalnız merakımı mûcib olan birkaç suâlim var.”Birinci Suâl: Çok tenbellerden ve târik-i salâtlardan işitiyoruz; diyorlar ki: “Cenâb-ı Hakk’ın bizim ibâdetimize ne ihtiyâcı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrar ile ibâdeti terk edeni zecrediyor ve cehennem gibi dehşetli bir cezâ ile tehdîd ediyor. İ‘tidâlli ve istikametli ve adâletli olan ifâde-i Kur’âniyeye nasıl yakışıyor ki, ehemmiyetsiz bir cüz’î hatâ...2025-03-1558 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(86) 28. Söz/1, Sh 171 | Cennete dairdir | Kusurlu cismaniyetin ebediyet ve cennetle ne alakası var?YİRMİ SEKİZİNCİ SÖZŞu söz cennete dâirdir. Şu Söz’ün iki makamı var. Birinci Makam, cennetin bazı letâifine işaret eder. Fakat Onuncu Söz’de on iki hakîkat-i kātıa ile gayet kat‘î bir surette ve bu Söz’ün İkinci Makam’ında, (Hâşiye) Onuncu Söz’ün hulâsası ve esası müteselsilgayet metîn arabîbir burhân-ı kat‘î ile, gayet parlak bir tarzda vücûdu isbat olunan cennetin isbât-ı vücûdundan bahis değil, belki şu makamda yalnız suâl ve cevaba ve tenkîde medâr olan birkaç ahvâl-i cennetten bahse...2025-02-2054 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası(84) 18. Lem'a, Sh 146 | Hz Ali ra'ın gaybî kerâmâtına işaret eden birinci kerâmet-i Aleviye risalesiONSEKİZİNCİ LEM‘A Bu lem‘a, birinci kerâmet-i Aleviye olup, gaybî kerâmâttan bahseden Sikke-i Tasdîk-i Gaybî mecmûasının 132. sahîfesinden 142. sahîfesine kadar yazılmış olduğundan, buraya dercedilmemiştir. Sıkke-i Tasdîk-i Gaybî Birinci Kerâmet-i Aleviye Cây-ı dikkat: Şu acîb Lem‘anın ehemmiyeti üç noktadan geliyor: Birincisi ve en mühimi: Gizli kalmış, gaybî mühim bir mu‘cize-i Ahmediyeyi (asm) cevâmiü’l-kelim (Hâşiye) nev‘inden iki cümleden ibâret bir hadîs-i şerîf, iki sahîfe kadar hakāik-i târîhiyeyi ve iki devlet-i azîme-i İslâmiyenin hâtimelerini ifad...2025-01-2248 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(80) 27. Söz/3, Sh 159 | 6.Mani, Hatime | Ahkâm-ı şer‘iyenin teferruât kısmı ahvâl-i beşeriyeye bakar Altıncısı: Selef-i sâlihînin müctehidîn-i izâmı, asr-ı nûr ve asr-ı hakîkat olan asr-ı Sahâbeye yakın olduklarından, sâfî bir nûr alıp hâlis bir ictihâd edebilirler. Şu zamanın ehl-i ictihâdı ise, o kadar perdeler arkasında ve uzak bir mesâfede hakîkat kitabına bakar ki, en vâzıh bir harfini de zor ile görebilirler. Eğer desen: “Sahâbeler de insandırlar. Hatadan, hilâftan hâlî olmazlar. Halbuki ictihâdâtın ve ahkâm-ı şerîatın medârı, Sahâbelerin adâleti ve sıdkıdır ki, hatta...2025-01-151h 06Sözler MecmuasıSözler Mecmuası(73) 24. Söz/20, Sh 142 | 4.Dal/1 | Dört nevi' mahlukatın şu kâinât sarayında istihdâmındaki hikmet Dördüncü Dal: اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِ وَكَث۪يرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَنْ يُهِنِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ اِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ ٭ صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظ۪يمُ ٭ (Hâşiye) Şu büyük ve geniş âyetin hazinesinden yalnız bir tek cevherini göstereceğiz. Şöyle ki: Kur’ân-ı Hakîm tasrîh ediyor ki, Arş’tan ferşe, yıldızlardan sineklere, meleklerden semeklere, seyyârâttan zerrelere kadar her şey, Cenâb-ı Hakk’a secde ve ibâdet ve hamd ve tesbîh eder. Fakat ibâdetleri, mazhar oldukları esmâlara ve kābiliyetlerine göre ayrı ayrıdır, çeşit çeşittir. Biz onların ibâdetlerinin tenevvüünün bir nev‘ini, bir temsîl ile beyân ederiz. Meselâ, وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰي azîm bir Mâlikü’l-Mülk, büyük bir şehri veya muhteşem bir sarayı bina ettiği vakit, o zât dört nevi‘ ameleyi onun binasında istihdâm ve isti‘mâl eder. Birinci nevi‘ onun memlûk ve köleleridir. Bu nev‘in, ne maaşı var ve ne de ücreti var. Belki onlar, seyyidlerinin emriyle işledikleri her amelde, o...2025-01-0859 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası(66) 16. Lem'a/5, Sh 112 | Mugayyebât-ı Hamse (Vukuundan önce bilinmeyen beş mesele)'ye dairdirg 8, 2024بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ Azîz, sıddîk, fedâkâr, vefâdâr kardeşlerim Hoca Sabri ve Hâfız Ali! Sizlerin mugayyebât-ı hamseye dâir, Sûre-i Lokmân’ın âhirindeki âyetin hakkında mühim suâliniz, gāyet mühim bir cevab isterken, maatteessüf şimdiki hâlet-i rûhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevabı yazmaya müsâid değildir. Yalnız suâlinizin temas ettiği bir iki noktaya gāyet mücmel işaret edeceğiz. Bu suâlinizin meâli gösteriyor ki: Ehl-i ilhâd tarafından tenkîd sûretinde mugayyebât-ı hamseden yağmurun gelmesi vaktine ve rahm-i mâderdeki ceninin keyfiyetine i‘tirâz edilmiş. Demişler ki: “Rasadhânelerde bir âletle yağmu...2025-01-0448 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası16. Lem'a/1, Sh 104 | 1.Sual | "Bazen belâ gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir" hadisi ONALTINCI LEM‘A بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ Azîz sıddîk kardeşlerim Hoca Sabri, Hâfız Ali, Mes‘ud, Mustafalar, Husrev, Re’fet, Bekir Bey, Rüşdü, Lütfüler, Hâfız Ahmed, Şeyh Mustafa vesâire. Sizlere meraklı ve medâr-ı suâl olmuş dört küçük mes’eleyi ma‘lûmât olarak muhtasar bir sûrette beyân etmekliğe kalbimde bir hâtıra hissettim. Birincisi: Kardeşlerimizden Çaprazzâde Abdullâh Efendi gibi bazı adamlar, “Ehl-i keşiften rivâyeten bu geçen Ramazân’da Ehl-i Sünnet Velcemâat için bir ferec ve bir fütûhât olacağını haber verdikleri halde, zuhûr etmedi. Böyle ehl-i velâyet ve ehl-i keşif, neden hilâf-ı vâki‘ haber veriyorlar?” diye benden sordular...2024-12-3148 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası14. Lem'a/3, Sh 95 | 1.Makam | 2.Sual | Hamse-i Âl-i Abâ ve Ehl-i Beyt hakkındadırİkinci Suâl: Âl-i Abâ hakkındadır. Kardeşim! Âl-i Abâ hakkındaki cevabsız kalan suâlinizin çok hikmetlerinden yalnız bir tek hikmeti söylenecek. Şöyle ki: Resûl-ü EkremAleyhissalâtü Vesselâm, giydiği mübârek abâsını, SAYFA 96 Hazret-i Ali (ra) ve Hazret-i Fâtıma (ra) ve Hasan (ra) ve Hüseyin’i (ra) üstlerine örtmesi ve onlara bu sûretle لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يرًا âyetiyle duâ etmesinin esrârı ve hikmetleri var. Sırlarından bahsetmeyeceğiz. Yalnız, vazîfe-i risâlete taalluk eden bir hikmeti şudur ki: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ ve istikbâlbîn nazar-ı nübüvvetiyle otuz kırk sene sonra Sahâbeler ve Tâbiînler içinde mühim fitn...2024-12-2341 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası13. Lem'a/11, Sh 88 | 13.İşaret | Şeytanın mühim bir desîsesi kusurunu i‘tirâf ettirmemektirOnüçüncü İşaret: Üç nokta’dır. Birinci Nokta: Şeytanın en büyük bir desîsesi, hakāik-i îmâniyenin azameti cihetinde, dar kalbli ve kısa akıllı ve kāsır fikirli insanları aldatır, der ki: “Bir tek zât, umum zerrâtı ve seyyârâtı ve nücûmu ve sâir mevcûdâtı bütün ahvâliyle tedbîr-i rubûbiyetinde çeviriyor, idare ediyor, deniliyor. Böyle hadsiz acîb büyük mes’eleye, nasıl inanılabilir? Nasıl kalbe yerleşir? Nasıl fikir kabûl SAYFA 89 edebilir?” der. Acz-i insanî noktasında bir hiss-i inkârî...2024-12-2048 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(49) 23. Söz/5, Sh 110|2.Mebhas 1.Nükte|Cehennem amelin karşılığı olduğu halde cennet mahz-ı fazıldırİkinci Mebhas İnsanın saadet ve şekāvetine medâr ‘Beş Nükte’den ibârettir. İnsan ahsen-i takvîmde yaratıldığı ve ona gayet câmi‘bir isti‘dâd verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ a‘lâ-yı illiyyîne; ferşten tâ Arş’a, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir bir meydân-ı imtihâna atılmış, nihâyetsiz sukūt ve suûda giden iki yol onun önünde açılmış, bir mu‘cize-i kudret ve netice-i hilkat ve u‘cûbe-i san‘at olarak şu dünyaya gönderilmiştir. İşte insanın, şu deh...2024-12-1553 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(45) 23. Söz/1, Sh 103 | 1.Mebhas 1.Nokta | İnsan nur-u iman ile cennete lâyık bir kıymet alırŞu sözün iki mebhası vardır. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍ ٭ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَ ٭ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ٭ Birinci Mebhas: Îmânın binler mehâsininden yalnız beşini “Beş Nokta” içinde beyân ederiz. Birinci Nokta: İnsan nûr-u îmân ile a‘lâ-yı illiyyîne çıkar, cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer, cehenneme ehil olacak bir vaz‘iyete girer. Çünkü îmân, insanı Sâni‘-i Zülcelâl’ine nisbet ediyor. Îmân bir intisâbdır. Öyle ise insan, îmân ile insanda tezâhür eden san‘at-ı İlâhiye ve nukūş-u esmâ-yı Rabbâniye i‘tibâriyle bir kıymet alır. Küfür o nisbeti kat‘eder. O kat‘dan san‘at-ı Rabbâniye gizlenir. Kıymeti dahi yalnız madde i‘tibâriyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakk...2024-12-1139 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12.Lem'a/6, Sh 68 | Nev-i beşerin en yüksek tâifesi semâvât-ı seb‘ayı âlem-i şehâdette görmüyorBeşincisi: Hadsen ve hissen ve istikrâen ve tecrübeten sâbit olmuştur ki, bir maddede tanzîm ve teşkîl olsa ve o maddeden başka masnûât yapılsa, elbette muhtelif tabaka ve şekillerde olur. Meselâ, elmas ma‘deninden teşkîlat başladığı vakit, o maddeden hem ramâd yani kül, hem kömür, hem elmas nevi‘leri tevellüd ediyor. Hem meselâ ateş teşekküle başladığı vakit; hem alev, hem duman, hem kor tabakalarına ayrılıyor. Hem meselâ müvellidü’l-mâ, müvellidü’l-humûza ile SAYFA 69 mezc edildiği vakit, o mezcden hem su, hem...2024-12-0954 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(43) 21. Söz/4, Sh 99 | Namazda münâcâtta, Ka‘be karşısında, huzûr-u İlâhîde iken kalbe gelen vesveseÜçüncü Vecih budur ki, eşyâ mâbeynlerinde bazı münâsebât-ı hafiye bulunur. Hatta hiç ümid etmediğin şeyler içinde münâsebet ipleri bulunur. Ya bizzât bulunur veya senin hayâlin meşgul olduğu san‘ata göre o ipleri yapmış. Onları birbiriyle bağlamış. Şu sırr-ı münâsebettendir ki, bazen bir mukaddes şeyi görmek, bir mülevves şeyi hatıra getirir. Fenn-i beyânda beyân olunduğu gibi, hâriçte uzaklık sebebi olan zıddiyet ise, hayâlde sebeb-i kurbiyettir. Yani iki zıddın sûretlerinin cem‘ine vâsıta, bir münâsebet-i hayâliyedi...2024-12-0948 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12. Lem'a/5, Sh 67 | İkinci Mes’ele-i Mühimme: Yedi kat semâvâtın yedi kaide ve vecih ile isbatıİkinci Mes’ele-i Mühimme: تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ ilâ âhirihî ve ثُمَّ اسْتَوٰٓي اِلَي السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ Şu âyet-i kerîmeler gibi müteaddid âyetler, semâvâtı yedi semâ olarak beyân ediyorlar. İşârâtü’l-İ‘câz tefsîrinde eski harb-i umûmînin birinci senesinde cebhe-i harbde ihtisâr mecbûriyeti dolayısıyla gāyet mücmel beyân ettiğimiz o mes’elenin, yalnız bir hulâsasını yazmak münâsibdir. Şöyle ki: Eski hikmet, semâvâtı dokuz tasavvur etmiş. Lisân-ı şer‘îdeki Arş ve Kürsî’yi, yedi semâvât ile beraber kabûl etmişler. Acîb bir sûrette semâvâtı tasvîr etmişler. O eski hikmetin dâhî hukemâsının şa‘şaalı ifadeleri, nev‘-i beşeri çok asırlar müddetince tahakkümleri altında tutmuş. Hatta çok ehl-i tefsîr, âyâtın zâhirlerini onların me...2024-12-0854 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(42) 21. Söz/3, Sh 98 | İkinci Makam | Vesvese bahsi | Kalbin beş yarasına beş merhemi tazammun ederYirmi Birinci Söz’ün İkinci Makam’ı Kalbin beş yarasına beş merhemi tazammun eder. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ ٭ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ Ey maraz-ı vesvese ile mübtelâ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer. Ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür, küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mâhiyetini bilmezsen, devam eder, yerleşir. Mâhiyetini bilsen, onu tanısan, gider. Öyle ise, şu musibetli vesvesenin aksâm-ı kesîresinden kesîrü’l-vukū‘ olan yalnız “Beş Vechini” beyân edeceğim. Belki sana ve bana şifâ olur. Zîrâ şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu da‘vet eder, ilim onu tard eder. Tanımazsan gelir, tanısan gider. Birinci Vecih, Bi...2024-12-0848 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12. Lem'a/4, Sh 66 | Küre-i arz merkezinden tâ kışr-ı zâhirîye kadar yedi küllî tabakadırÜçüncüsü: Madem Hakîm-i Mutlak israf etmiyor, abes şeyleri yaratmıyor. Ve madem mahlûkātın vücûdları, zîşuûr içindir ve zîşuûr ile kemâlini bulur ve zîşuûr ile şenlenir ve zîşuûr ile abesiyetten kurtulur. Ve madem bilmüşâhede o Hakîm-i Mutlak ve o Kadîr-i Zülcelâl, hava unsurunu, su âlemini, toprak tabakasını hadsiz zîhayatlarla şenlendiriyor. Ve madem hava ve su, hayvanâtın cevelânına mâni‘ olmadığı gibi; toprak, taş gibi kesîf maddeler de, elektrik ve röntgen gibi maddelerin seyrine mâni‘ olmuyorlar. Elbette o Ha...2024-12-0726 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(41) 21. Söz/2, Sh 94 | Her insan tâat, ma‘siyet ve musibete karşı olmak üzere üç sabırla mükelleftirÜçüncü Îkāz: Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibâdet külfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini bugün düşünüp muzdarib olmak; hem gelecek günlerdeki ibâdet vazîfesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek, hiç kâr-ı akıl mıdır? Şu sabırsızlıkta misâlin şöyle bir sersem kumandana benzer ki, düşmanın sağ cenâh kuvveti, onun sağındaki kuvvetine iltihâk etmiş. Ve ona taze bir kuvvet olduğu halde, o tutar, mühim bir kuvvetini sağ cenâha gönderir. M...2024-12-0759 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(40) 21. Söz/1, Sh 93 | Birinci Makam | Namaz iyidir, fakat bitmediğinden usanç veriyor sualine cevapYİRMİ BİRİNCİ SÖZ İki Makamdır Birinci Makam بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ اِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَي الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا صَدَقَ مَنْ نَطَقَ Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: “Namaz iyidir, fakat hergün hergün beşer def‘a kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.” O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor. Ve ona baktım, gördüm ki, tembellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım, o zât o sözü, bütün nüfûs-u emmârenin nâmına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: “Madem nefsim emmâredir, nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nef...2024-12-0659 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12. Lem'a/3, Sh 65 |Birinci Mes’ele-i Mühimme: Semâvât gibi arzın da yedi tabaka olmasına dâirdirİkinci Suâl münâsebetiyle iki mes’ele-i mühimme beyân edilecek. Çünkü coğrafya ve kozmoğrafya fenlerinin kısacık kanunlarıyla ve daracık düstûrlarıyla ve küçücük mîzânlarıyla Kur’ân’ın semâvâtına çıkamadıklarından ve âyâtın yıldızlarındaki yedi kat ma‘nâları keşfedemediklerinden, âyeti tenkîde, belki inkârına dîvânecesine çalışmışlar. Birinci Mes’ele-i Mühimme: Semâvât gibi arzın da yedi tabaka olmasına dâirdir. Şu mes’ele yeni zamanın feylesoflarına hakîkatsiz görünüyor. Onların arza ve sem...2024-12-0653 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12. Lem'a/2, Sh 64 |İmkânın envâı var: İmkân-ı aklî ve imkân-ı örfî ve imkân-ı âdî kısımlarıİkinci Nokta: İmkânın envâı var. İmkân-ı aklî ve imkân-ı örfî ve imkân-ı âdî gibi kısımları vardır. Bir hâdise, eğer imkân-ı aklî dâiresinde olmazsa, reddedilir. Fakat imkân-ı örfî dâiresinde olmazsa, mu‘cize olur. Fakat kolayca kerâmet olamaz. Eğer o hâdisenin örfen ve kaideten nazîri bulunmazsa, şuhûd derecesinde SAYFA 65 bir burhân-ı kat‘î ile ancak kabûl edilir. İşte bu sırra binâen, kırk gün ekmek yemeyen Seyyid Ahmed-i Bedevî’nin hârikulâde hâlleri, imkân-ı örfî dâiresindedir. Hem kerâmet olur, hem hârikulâde bir âdeti de ola...2024-12-0532 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(39) 18. Söz/2, Sh 90 | İkinci Nokta | Kâinâtta herşey ya bizzât veya neticeleri cihetiyle güzeldirİkinci Nokta: اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ âyetinin bir sırrını îzâh eder. Şöyle ki: Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde hakîkî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinâttaki her şey, her hâdise ya bizzât güzeldir, ona ‘hüsn-ü bizzât’ denilir. Veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona ‘hüsn-ü bilgayr’ denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zâhirî çirkin, müşevveştir. Fakat o zâhirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizâmlar var. Ezcümle bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında, nihâyetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümle...2024-12-0559 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası12. Lem'a/1, Sh 63 |1.Nükte | Taahhüd-ü Rabbânî hakîkattir. Rızıksızlık yüzünden ölenler yokturONİKİNCİ LEM‘A Re’fet Bey’in iki cüz’î suâlinin münâsebetiyle, iki nükte-i Kur’âniyenin beyânına dâirdir. بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَعَلٰي اِخْوَانِكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ Azîz, sıddîk kardeşim Re’fet Bey! Senin bu müsâadesiz zamanımda suâllerin, beni müşkil bir mevki‘de bulunduruyor. Bu def‘aki iki suâlin, çendân cüz’îdir. Fakat iki nükte-i Kur’âniye ile münâsebetdâr olduklarından, hem küre-i arza dâir suâliniz, coğrafya ve kozmoğrafyanın, yedi kat zemin ve yedi tabaka semâvâtı tenkîdlerine temas ettiğinden, bana ehemmiyetli geldi. Onun için suâlin cüz’iyetine bakmayarak ilmî ve küllî bir sûrette, iki âyet-i kerîmeye dâir iki nükte icmâlen beyân edilecek. Sen de cüz...2024-12-0439 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(38) 18. Söz/1, Sh 89 | Birinci Nokta | Nefs-i emmâreme bir sille-i te’dîbON SEKİZİNCİ SÖZ Bu sözün iki makamı var. İkinci makamı daha yazılmamıştır. Birinci makamı “Üç Nokta” dır. Birinci Nokta: بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ لَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ٭ Nefs-i emmâreme bir sille-i te’dîb. Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, medhe düşkün, hodbînlikte bî-hemtâ sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu bütün o meyveleri, o salkımları kendi hünerleri olduğu; ve onlardan istifâde edenler, o çubuğa, o çekirdeğe medih ve hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir da‘vâ ise, senin dahi sana yüklenen ni‘metler için fahre, gurura belki bir hakkın var. Halbuki sen dâim zemme müstehaksın! Zîrâ o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin. Senin bir cüz’-i ihtiy...2024-12-0436 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/7, Sh 60 |11.Nükte | Sünnet-i seniyenin menbaı Efendimizin akvâli, ef‘âli ve ahvâlidirOnbirinci Nükte: Üç mes’ele’dir. Birinci Mes’ele: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın sünnet-i seniyesinin menbaı üçtür: Akvâli, ef‘âli, ahvâlidir. Bu üç kısım dahi, üç kısımdır: Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibâa mecbûriyet var; terkinde, azab ve ikāb vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir. SAYFA 61 Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile yine ehl-i îmân mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikāb yoktur. Fiilinde, yani yapılmasında ve ittibâında azîm sevablar vardır. Tağyîr ve tebdîli, bid‘a ve...2024-12-0347 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası(37) 17. Söz/8, Sh 86 | 17.Söz'ün Zeyl'ine devam | Acz, Fakr, Şefkat ve Tefekkür tarikında HatvelerZeyil En kısa bir tarîk-i Kur’ânî olan Kader Risâlesi’nin zeyli, en acemi bir müstensihin tevâfuku bilmeyerek perişan bir sûrette yazdığı nüshasında birinci sahîfesinde altmış altı kelime tevâfuka girdiğini hayretle gördük. İşaret koyduk. Aynen istinsâh ettik. Âdetâ misil kelime kalmamış, illâ birbirine tevâfuk etmiştir. Bundan anladık ki, bu küçücük zeylin büyük bir ehemmiyeti var. Herkese menfaatlidir. Kader Risâlesi’ni herkes okumadığı için ondan istifâde edilmiyordu. Bu sır, işaret etti ki, müşkil Risâle-i Kader’den alınıp kolay bir yere yazılsın. ...2024-12-0352 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/6, Sh 58 |10.Nükte | Allah’ın muhabbetine mazhar olmanın yolu Habîbullâh’a ittibâ‘dırOnuncu Nükte: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ âyetinde, i‘câzlı bir îcâz vardır. Çünkü çok cümleler, bu üç cümlenin içinde derc edilmiştir. Şöyle ki: Şu âyet diyor ki: “Allah’a îmânınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz, öyle ise Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise, Allah’ın sevdiği zâta benzeyeceksiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ‘ etmektir. Ne vakit ona ittibâ‘ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz, tâ ki; Allah da sizi sevsin.” İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve kısa bir meâlidir. Demek oluyor ki; insan için en mühim âlî maksad, Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetine mazhar olmaktır...2024-12-0250 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17. Söz/7, Sh 85 | Yıldızları konuşturan bir yıldıznâme | Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîklerBir vakit, Barla’da, Çam Dağı’nda, yüksek bir mevki‘de, gecede semânın yüzüne baktım. Gelecek fıkralar birden hutûr etti. Yıldızların lisân-ı hâl ile konuşmalarını hayâlen işittim gibi bu yazıldı. Nazım ve şiir bilmediğim için şiir kaidesine girmedi. Tahattur olduğu gibi yazılmış. Dördüncü Mektub ile Otuz İkinci Söz’ün Birinci Mevkıfı’nın âhirinden alınmıştır. Yıldızları konuşturan bir yıldıznâme Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine, Nâme-i nurîn-i hikmet, bak ne takrir e...2024-12-0253 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/5, Sh 56 | 8.Nükte|Sünnetten ve teblîğ edilen ahkâmdan yüz çevirmek vicdansızlıktırSekizinci Nükte: فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُ âyetinden evvelki olan لَقَدْ جَٓائَكُمْ رَسُولٌ ilâ âhirihî âyeti, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ümmetine karşı olan kemâl-i şefkat ve nihâyet re’fetini gösterdikten sonra, şu فَاِنْ تَوَلَّوْا âyetiyle der ki: “Ey insanlar ve ey Müslümanlar! Böyle hadsiz bir şefkatiyle sizi irşâd eden ve sizin menfaatiniz için bütün kuvvetini sarfeden ve ma‘nevî yaralarınızı getirdiği ahkâm ve sünnet-i seniyesiyle ve kemâl-i şefkatiyle merhem vurup tedâvi eden şefkatperver bir zâtın bedîhî şefkatini inkâr etmek; ve göz ile görünen re’fetini ithâm eder derecede onun sünnetinden ve teblîğ ettiği ahkâmdan yüzlerinizi çevirmek, ne kadar vicdansızlık, ne kad...2024-12-0140 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17. Söz/6, Sh 80 | Barla Yaylası, çam, katran, ardıç, karakavağın bir meyvesidirBarla Yaylası, çam, katran, ardıç, karakavağın bir meyvesidir. Makam münâsebetiyle buraya alınmış, On Birinci Mektub’un bir parçasıdır. Bir vakit, esâretimde, dağ başında, azametli çam ve katran ve ardıç ağaçlarının heybetnümâ sûretlerini, hayretfezâ vaz‘iyetlerini temâşâ ederken, pek latîf bir rüzgâr esti. O vaz‘iyeti pek muhteşem ve şirin, velvele-âlûd bir zelzele-i raksnümâ, bir tesbîhât-ı cezbe-edâ sûretine çevirdiğinden, eğlence temâşâsı nazar-ı ibrete ve sem‘-i hikmete döndü. Birden Ahmed-i Cizrî’nin kürdce şu fıkrası: هَرْكَسْ بِتَمَاشَاكَهِ حُسْنَاتَه زِهَرْجَا...2024-12-0153 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/4, Sh 55 | Yedinci Nükte | Sünnet-i seniye edebdir, her meselesinde nur ve edeb vardırYedinci Nükte: Sünnet-i seniye, edebdir. Hiçbir mes’elesi yoktur ki, altında bir nûr, bir edeb bulunmasın. Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: اَدَّبَن۪ي رَبّ۪ي فَاَحْسَنَ تَاْد۪يب۪ي “Rabbim bana edebi güzel bir sûrette ihsân etmiş, edeblendirmiş.” Evet siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve sünnet-i seniyeyi bilen, kat‘iyen anlar ki: Cenâb-ı Hak edebin envâını, Habîbind (asm) cem‘ etmiştir. Onun sünnet-i seniyesini terkeden, edebi terkeder. ب۪ى اَدَبْ مَحْرُومْ بَاشَدْ اَزْ لُطْفِ رَبْ kaidesine mâsadak olur, hasâretli bir edebsizliğe düşer. Suâl: Her şeyi bilen ve gören; ve hiçbir şey ondan gizlenemeyen Allâmü’l-Guyûb’a karşı edeb nasıl olur? Sebeb-i hacâlet olan hâletler, ondan gizlenemez. Çünkü edebin...2024-11-3043 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17. Söz/5, Sh 77 | Ehl-i gaflet dünyasının hakîkatini tasvîr eder levhadırBundan yirmi beş sene kadar evvel, İstanbul Boğazındaki Yûşa‘ Tepesi’nde dünyanın terkine karar verdiğim bir zamanda, bir kısım mühim dostlarım beni dünyaya, eski vaz‘iyetime döndürmek için yanıma geldiler. Dedim: “Yarına kadar beni bırakınız, istihâre edeyim.” Sabahleyin kalbime bu iki levha hutûr etti. Şiire benzer, fakat şiir değiller. O mübârek hâtıranın hatırı için ilişmedim. Geldiği gibi muhâfaza edildi. Yirmi Üçüncü Söz’ün âhirine ilhâk edilmişti. Makam münâsebetiyle buraya alındı. Birinci Levh...2024-11-3054 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17. Söz/4, Sh 72 |İbrahim Aleyhisselâm’ın na‘y-i لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ beni ağlattırdıبِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ فَلَمَّٓا اَفَلَ قَالَ لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ ٭ لَقَدْ اَبْكَان۪ي نَعْيُ لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ مِنْ خَل۪يلِ اللّٰهِ İbrahim Aleyhisselâm’dan sudûr ile kâinâtın zevâl ve ölümünü i‘lân eden na‘y-i لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ beni ağlattırdı. فَصَبَّتْ عَيْنُ قَلْب۪ي قَطَرَاتٍ بَاكِيَاتٍ مِنْ شُئُونِ اللّٰهِ Onun için kalb gözü ağladı ve ağlayıcı katreleri döktü. Kalb gözü ağladığı gibi, döktüğü her bir damlası da o kadar hazîndir, ağlattırıyor. Güya kendisi de ağlıyor. O damlalar, gelecek fârisî fıkralardır. SAYFA 73 لِتَفْس۪يرِ كَلَامٍ مِنْ حَك۪يمٍ اَيْ نَبِيٍّ ف۪ي كَلَامِ اللّٰهِ İşte o damlalar ise, Nebiyy-i Peygamber olan bir Hakîm-i İlâhî’nin, Kelâmullâh içinde bulunan bir kelâmının bir nevi‘ tefsîridir. نَم۪ي ز۪يبَاسْتْ اُفُولْدَه كُمْ شُدَنْ مَحْبُوبْ Güzel değil batmakla gāib olan bir mahbûb. Çünkü zevâle mahkûm, hakîkî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyîne-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli. نَم۪ي اَرْزَدْ غُرُوبْدَه غَيْبْ شُدَنْ مَطْلُوبْ Bir matlûb ki, gurûbda gaybûbet etmeye mahkûmdur...2024-11-2958 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/3, Sh 53 | Beşinci Nükte|İttibâ‘-ı sünnetin ne kadar mühim ve lazım olduğuna dairdirBeşinci Nükte: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ âyet-i azîmesi, ittibâ‘-ı sünnet ne kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat‘î bir sûrette i‘lân ediyor. Evet şu âyet-i kerîme, kıyâsât-ı mantıkiye içinde, kıyâs-ı istisnâî kısmının en kuvvetli ve kat‘î bir kıyâsıdır. Şöyle ki: Nasıl mantıkça kıyâs-ı istisnâî misâli SAYFA 54 olarak deniliyor: “Eğer güneş çıksa, gündüz olacak.” Müsbet netice için denilir: “Güneş çıktı, öyle ise netice veriyor ki, şimdi gündüzdür.” Menfî netice için deniliyor: “Gündüz değil, öyle ise netice veriyor ki, güneş çıkmamış.” Mantıkça, bu müsbet ve menfî ik...2024-11-2954 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17. Söz⧸3, Sh 67 | Kalbe fârisî olarak tahattur eden bir münâcâtİşbu cihetten dahi devâ bulamadım. Sonra başımı kaldırıp, şecere-i ömrümün başına baktım. Gördüm ki, o ağacın tek meyvesi, benim cenazemdir ki, o ağacın üstünde duruyor, bana bakıyor. (Hâşiye-1) دَرْ قَدَمْ اٰبُ خَاكِ خِلْقَتِ مَنْ وَخَاكِسْتَرِ عِظَامِ مَنَسْتْ O cihetten dahi me’yûs olup, başımı aşağıya eğdim. Baktım ki, aşağıda ayak altında, kemiklerimin toprağıyla mebde’-i hilkatimin toprağı birbirine karışmış gördüm. Derman değil, derdime derd kattı. (Hâşiye-2) چُونْ دَرْ پَسْ م۪ينِكَرَمْ ب۪ينَمْ ا۪ينْ دُنْيَايِ ب۪ي بُنْيَادْ ه۪يچْ دَرْ ه۪يچَسْتْ Ondan dahi nazarı çevirip, arkama baktım. Gördüm ki, esassız, fânî bir dünya, hiçlik derelerinde ve adem zulümâtında yuvarlanıp gidiyor. Derdime merhem değil, belki vahşet ve dehşet zehirini ilâve etti. (Hâşiye-3) وَدَرْ پ۪يشْ اَنْدَازَۀِ نَظَرْ...2024-11-2853 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/2, Sh 52 | Üçüncü Nükte | Sünnet-i seniyenin mes’eleleri kıblenâmeli birer pusula gibidirÜçüncü Nükte: Bu fakir Said, Eski Said’den çıkmaya çalıştığım bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmârenin gururundan gāyet müdhiş ve ma‘nevî bir fırtına içerisinde akıl ve kalbim hakāik içerisinde yuvarlandılar. Kâh Süreyyâ’dan serâya, kâh serâdan Süreyyâ’ya kadar bir sukūt ve suûd içerisinde çalkanıyorlardı. İşte o zaman müşâhede ettim ki, sünnet-i seniyenin mes’eleleri, hatta küçük âdâbları; gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenâmeli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümâtlı yollar içinde birer düğme hükmünde görüyordum. Hem o sey...2024-11-2836 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası11. Lem'a/1, Sh 51|Mirkatü’s-Sünne ve Tiryâk-ı Marazü’l-Bid‘a|Sünnet-i seniyeye ittibâ‘ hakkındaONBİRİNCİ LEM‘A Mirkātü’s-Sünne ve Tiryâk-ı Marazü’l-Bid‘a بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ لَقَدْ جَٓائَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌ عَلَيْهِ ilâ âhirihî Şu âyetin Birinci Makamı, “Minhâcü’s-Sünne”; İkinci Makamı, “Mirkātü’s-Sünne” dir. فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ ٭ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ Bu iki âyet-i azîmenin yüzer nüktesinden “Onbir nükte” si icmâlen beyân edilecek. Birinci Nükte: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ي عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ي فَلَهُٓ اَجْرُ مِائَةِ شَه۪يدٍ Yani “Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük ederse, yüz şehîdin ecrini ve sevabını kazanabilir.” Evet sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, mutlakā gāyet kıymetdardır. Hususan bid‘aların istîlâsı zamanında sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, daha ziyâde kıymetdardır. Bilhassa fesâd-ı ümmet zamanında sünnet-i seniyenin küçük bir âdâbına mürâât etmek, ehemmiyetli bir takvâyı ve kuvvetli bir îmânı ihsâs ediyor. Doğrudan doğruya sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı hâtıra getiriyor. O ihtârdan, o hâtıra, bir huzûr-u İlâhî hâtırasına inkılâb eder. Hatta en küçük bir mu...2024-11-2741 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası17.Söz/2, Sh 64 | 2.Makam | Bırak bîçâre feryâdı belâdan, gel, tevekkül kılOn Yedinci Söz’ün İkinci Makamı (Hâşiye) Bırak bîçâre feryâdı belâdan, gel, tevekkül kıl. Zîrâ feryâd, belâ ender hata ender belâdır bil. Belâ vereni buldunsa, atâ ender safâ ender belâdır bil. Bırak feryâdı, şükür kıl mânend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül. Ger bulmazsan, bütün dünya cefâ ender fenâ ender hebâdır bil. Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan, gel tevekkül kıl. Tevekkül ile belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün, O güld...2024-11-2645 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası16/17. Söz/1, Sh 61 | İsm-i Kahhâr ve Mümît İlahî rahmetin vüs‘at-i şumûlüne nasıl muvâfık gelirON YEDİNCİ SÖZ Bu söz iki âlî makam ve bir parlak zeyilden ibârettir. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَي الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَالِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا ٭ وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَع۪يدًا جُرُزًا ٭ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ ٭ Hâlik-ı Rahîm ve Rezzâk-ı Kerîm ve Sâni‘-i Hakîm şu dünyayı, âlem-i ervâh ve rûhâniyât için bir bayram, bir şehr-âyîn sûretinde yapıp, bütün esmâsının garâib-i nukūşuyla süslendirip, küçük-büyük, ulvî-süflî her bir ruha, ona münâsib ve o bayramdaki ayrı ayrı hesabsız mehâsin ve in‘âmâttan istifâde etmeye muvâfık ve havâs ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücûd-u cismânî verir, bir def‘a o temâşâgâha gönderir. Hem zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere, hatta günlere, kıt‘alara taksîm ederek her bir asrı, her bir seneyi, her bir mevs...2024-11-2654 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası10. Lem'a/3, Sh 46|Seyranî, Hafız Zühdü, Hafız Ahmed, Muallim Galib, Hafız Halid, Üç Mustafa'larSekizincisi: Seyrânî’dir. Bu zât, Husrev gibi Nûra müştâk ve dirâyetli bir talebem idi. Esrâr-ı Kur’âniyenin SAYFA 47 bir anahtarı ve ilm-i cifrin mühim bir miftâhı olan tevâfukāta dâir Isparta’daki talebelerin fikirlerini istimzâc ettim. Ondan başkaları, kemâl-i şevk ile iştirâk ettiler. O zât, başka bir fikirde ve başka bir merakta bulunduğu için, iştirâk etmemekle beraber, beni de o kat‘î bildiğim hakîkatten vazgeçirmek istedi. Bir mektub yazdı. Yazdığı mektub, cidden bana dokundu. “Eyvâh!” dedim, “Bu talebemi kaybettim!” Çendân fik...2024-11-2644 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz'ün Zeyli/5, Sh 58 | Kur'ân umum kitapların fevkindedir ve Hâlik-ı Kâinat'ın kelâmıdırElhâsıl: On Dokuzuncu Mektub’un On Sekizinci İşareti’nde denildiği gibi; nasıl kulaklı âmî tabakası i‘câz-ı Kur’ân fehminde demiş: “Kur’ân, bütün dinlediğim ve dünyada mevcûd kitaplara kıyâs edilse, hiçbirisine benzemiyor. Ve onların derecesinde değildir.” Öyle ise, ya Kur’ân umumunun altındadır. Veya umumunun fevkınde bir derecesi vardır. Umumun altındaki şık ise, muhâl olmakla beraber, hiçbir düşman, hatta şeytan dahi diyemez ve kabul etmez. Öyle ise, Kur’ân umum kitapların fevkındedir. Öyle ise mu‘cizedir. Aynen öyle de, biz de ilm-i usûl ve fenn-i man...2024-11-2551 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası10. Lem'a/2, Sh 44|Hulûsî Bey, Muhacir Hafız Ahmed, Hakkı ve Bekir Efendiler, Şamlı Hafız TevfîkDördüncüsü: Muhâcir Hâfız Ahmed’dir. O kendisi söylüyor: “Evet, ben i‘tirâf ediyorum ki: Hizmet-i Kur’âniyede âhiretim nokta-i nazarında ictihâdımda hatâ ettim. Hizmete fütur verecek bir arzuda bulundum. Şefkatli, fakat şiddetli ve keffâretli bir tokat yedim. Şöyle ki: Üstâdım yeni îcâdlara, yani Türkçe ezan gibi şeâir-i İslâmiyeye muhâlif bid‘atlere tarafdâr olmadığı için, benim câmiim de Üstâdımın komşusudur, şuhûr-u selâse geliyor, câmiyi terk etsem, hem ben çok sevab kaybediyorum, hem mahalle namazsızlığa alışacak. Ye...2024-11-2443 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz'ün Zeyli/3, Sh 57 | Adem-i kabul bir lakaydlık ve göz kapamak; kabul-ü adem ise inkârdırRâbian: Hem Kur’ân’ı kelâm-ı beşer farz etmek, lâzım gelir ki, nev‘-i benî-âdemin en büyük ve muhteşem ordusu olan ümmet-i Muhammediyenin (asm) mukaddes kumandanı olan Kur’ân, bilmüşâhede kuvvetli kanunlarıyla, esaslı düstûrlarıyla, nâfiz emirleriyle o pek büyük orduyu iki cihanı fethedecek bir derecede bir intizâm verdiği ve bir inzibât altına aldığı ve maddî-ma‘nevî techîz ettiği ve umum o efradın derecâtına göre akıllarını ta‘lîm ve kalblerini terbiye ve ruhlarını teshîr ve vicdanlarını tath...2024-11-2443 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası10. Lem'a/1, Sh 42 | Şefkat Tokatları | Hizmet-i Kur’âniyenin bir silsile-i kerâmetiONUNCU LEM‘A Şefkat Tokatları Lem‘ası’dır. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُٓ اَمَدًا بَع۪يدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُ وَاللّٰهُ رَؤُفٌ بِالْعِبَادِ âyetinin bir sırrını, bu lem‘a, hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarımın beşeriyet muktezâsı olarak sehiv ve hatâlarının neticesinde yedikleri şefkat tokatlarını beyân etmekle tefsîr ediyor. Hizmet-i Kur’âniyenin bir silsile-i kerâmeti ve o hizmet-i kudsiyenin etrafında izn-i İlâhî ile nezâret eden ve himmet ve duâsıyla yardım eden Gavs-ı A‘zam’ın bir nevi‘ kerâmeti beyân edilecek. Tâ ki, bu hizmet-i kudsiyede bulunanlar, ciddiyetlerinde sebat etsinler. Bu hizmet-i kudsiyenin kerâmeti üç nev‘dir: Birinci Nev‘: O hizmeti ihzâr etmek ve hâdimlerini o hizmete sevketmek cihetidir. İkinci Nev‘: Mâni‘leri bertaraf etmek ve muzırların şerlerini def‘ edip, onları tokatlamaktır. Bu iki kısmın hâdiseleri çoktur, hem çok uzundur. Başka vakte ta‘lîkan, en hafif...2024-11-2345 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz'ün Zeyli/2, Sh 55 | Kur'ân'ı bir beşer kelamı farz etmek, hiçbir cihetle mümkün değildirŞeytan döndü, yine dedi ki: “Kur’ân’ın mesâili gibi çok zâtlar o çeşit mes’eleleri din nâmına söylüyorlar. Onun için bir beşer, din nâmına böyle bir şey yapmak mümkün değil mi?” Cevâben Kur’ân’ın nûruyla dedim ki: Evvelâ, dindâr bir adam din muhabbeti için, “Hak böyledir, hakîkat budur, Allah’ın emri böyledir” der. Yoksa Allah’ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecâvüz edip, Allah’ın taklîdini yapıp, onun yerinde konuşmaz. فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَي اللّٰهِ düstûrunda...2024-11-2326 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/7, Sh 40 |Vahdetü’l-vücud meşrebine sebebiyet veren cihetler ve Vahdetü’ş-şuhud mesleğiMeselâ, gāyet hârika ve emsâlsiz, gāyet büyük ve gāyet zînetli, şark ve garba bir anda uçacak ve şimâlden cenûba ulaşan kanatlarını açıp kapayacak, yüz binler nakışlarla tezyîn edilmiş ve kanadının herbir tüyünde gāyet dâhiyâne san‘atlar dercedilmiş bir tavus kuşu farzediyoruz. Şimdi, seyirci iki adam var. Akıl ve kalb kanatlarıyla, bu kuşun yüksek mertebelerine ve hârika zînetlerine uçup bakmak istiyorlar. Birisi, bu tavus kuşunun vaz‘iyetine ve heykeline ve herbir tüyündeki hârikulâde ol...2024-11-2342 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz’ün Zeyli/1, Sh 53 | Şeytanla Münazara | Kur’ân’a tarafsız nazar şıkk-ı muhalifi kabüldürOn Beşinci Söz’ün Zeyli Yirmi Altıncı Mektub’un Birinci Mebhası بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ Huccetü’l-Kur’ân ale’ş-Şeytân ve Hizbihî. İblîsi ilzâm, şeytanı ifhâm, ehl-i tuğyânı iskât eden Birinci Mebhas: Bîtarafâne muhâkeme içinde Şeytan’ın müdhiş bir desîsesini kat‘î bir sûrette reddeden bir vâkıadır. O vâkıanın mücmel bir kısmını on sene evvel Lemeât’da yazmıştım. Şöyle ki: Bu risâlenin te’lîfinden on bir sene evvel, Ramazân-ı Şerîf’de İstanbul Bâyezîd Câmi‘-i Şerîfi’nde hâfızları dinliyordum. Birden, şahsını görmedim, fakat ma‘nevî bir ses işittim gibi bana geldi. Zihnimi kendine çevirdi. Hayâlen dinledim, baktım ki, bana der: “Sen Kur’ân’ı pek âlî, çok parlak görüyorsun. Bîtarafâne muhâkeme...2024-11-2249 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/6, Sh 38 | Muhyiddîn-i Arabî (ks) hakkındaki sualin cevabına zeyildirMuhyiddîn-i Arabî Hakkındaki Suâlin Cevabına Zeyildir. Suâl: Muhyiddîn-i Arabî, vahdetü’l-vücûd mes’elesini en yüksek bir mertebe telakkî ettiği gibi, ehl-i aşk bir kısım evliyâ-yı azîme dahi ona ittibâ‘ etmişler. Sen bu mes’elenin en yüksek mertebe olmadığını, hem hakîkî olmadığını; belki bir derecede ehl-i sekir ve istiğrâkın ve ashâb-ı şevk ve aşkın meşrebi olduğunu söylüyorsun. Öyle ise, münhasıran sırr-ı verâset-i nübüvvetle ve Kur’ân’ın SAYFA 39 sarâhatiyle gösterilen tevhîdin yüksek mer...2024-11-2252 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/5, Sh 37|Domuzun haram olmasının ve nehy-i İlâhî taallukunun hikmet ve illet cihetleriÖmer Efendi’nin o doktora dâir ikinci suâli: O doktor, o mes’elede o kadar eblehâne hareket ediyor ki, sözlerini dinlemek veyahud ehemmiyet verip, cevab vermekten çok aşağıdır. Bu bîçâre, küfür ve îmân ortasını bulmak istiyor. Onun ehemmiyetsiz bahsine karşı değil, yalnız Ömer Efendi’nin istifsârına göre derim: Me’muriyet ve menhiyât-ı şer‘iyede illet, emr-i İlâhîdir ve nehy-i İlâhîdir. Maslahatlar ve hikmetler ise, müreccihtirler; emir ve nehyin taalluklarına ism-i Hakîm noktasında sebeb olabilirler. Meselâ, sefer eden, namazını kasreder...2024-11-2139 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz/4, Sh 51 | 6-7.Basamak | Şeytanların taşlanmasındaki şihabların üç manasıAltıncı Basamak: Beşer ve cin, nihâyetsiz şerre ve cühûda müsteid olduklarından, nihâyetsiz bir temerrüd ve bir tuğyân yaparlar. İşte bunun için Kur’ân-ı Kerîm öyle i‘câzkâr bir belâgatle ve öyle âlî ve bâhir üslûblarla ve öyle gālî ve zâhir temsîller ve meseller ile ins ve cinni isyandan ve tuğyândan zecreder ki, kâinâtı titretir. Meselâ “Ey ins ve cin! Emirlerime itâat etmezseniz, haydi hudûd-u mülkümden elinizden gelirse çıkınız!” meseline işaret eden يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ ا...2024-11-2145 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/4, Sh 36 | 4.Sual | Hz İsa Aleyhisselâm'ın pedersiz olduğunun kat‘iyetine dairdirDördüncü Suâliniz: Yani sizin değil, Ömer Efendi’nin suâli ki; bedbaht bir doktor, “Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’ın pederi varmış” (Hâşiye) diye, dîvânecesine bir te’vîl ile bir âyetten kendine güya şâhid gösteriyor. O bîçâre adam, bir zaman hurûf-u mukattaa ile bir hat îcâdına çalışıyordu. Hem pek harâretli çalışıyordu. O vakit anladım ki, o adam, zındıkların tavrından hissetmiş ki, zındıklar hurûfât-ı İslâmiyenin kaldırılmasına teşebbüs edecekler. O adam güya “O sele karşı bir hizmet edeceğim” diye, çok beyhûde çalı...2024-11-2052 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz/3, Sh 49 | 4-5 Basamak | Bazı esma, melaike ile şeyatîn ortasında muharebeyi iktiza ederDördüncü Basamak: Bütün âlemlerin Rabbi ve Müdebbiri ve Hâlik’ı olan Zât-ı Zülcelâl’in, ahkâmları ayrı ayrı pek çok nâmları ve ünvanları ve esmâ-yı hüsnâsı vardır. Meselâ, Ashâb-ı Nebî safında küffâra karşı muhârebe etmek için melâikeleri göndermesini iktizâ eden hangi isim ve ünvan ise, o isim ve ünvan iktizâ eder ki, melâike ile şeyâtîn ortasında muhârebe bulunsun. Ve ahyâr-ı semâviyyîn ve eşrâr-ı arâzîn mâbeynlerinde mübâreze olsun. Evet, küffârın nüfûs ve enfâsları kabza-i kudreti...2024-11-2043 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/3, Sh 34|Hz Muhyiddîn’in meşrebiyle ehl-i tahkîkin meşrebi arasındaki fark ve me'hazlerMadem fark o kadar derindir; bir temsîl ile o farkı ve o me’hazleri ve Hazret-i Muhyiddîn’in o mes’elede yanlışını göstermeye çalışacağız. Şöyle ki: Meselâ, bir aynada güneş görünüyor. Şu ayna, güneşin hem zarfı, hem mevsûfudur. Yani güneş bir cihette onun içinde bulunur, bir cihette aynayı zînetlendirip, aynanın parlak bir boyası ve bir sıfatı olur. Eğer o ayna, fotoğraf aynası ise, güneşin misâlini sâbit bir sûrette kâğıda alıyor. Şu halde, aynada görünen güneş, fotoğrafın resim kâğıdındaki gör...2024-11-1938 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz/2, Sh 47 | 2.Basamak | Zemin ile gökler iki memleket gibi birbirine alakadardırlarİkinci Basamak: Zemin ile gökler, bir hükûmetin iki memleketi gibi birbirine alâkadârdırlar. Ortalarında ehemmiyetli irtibât ve mühim muâmeleler vardır. Zemine lâzım olan ziyâ, harâret ve bereket gibi şeyler, semâdan geliyor, yani gönderiliyor. Vahye istinâd eden bütün edyân-ı semâviyenin icmâı ile ve şuhûda istinâd eden bütün ehl-i keşfin tevâtürü ile, melâike ve ervâh semâdan zemine geliyorlar. Bundan, hisse karîb bir hads-i kat‘î ile bilinir ki, sekene-i arz için semâya çıkmak için bir yol vardır. Evet...2024-11-1955 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası9. Lem'a/2, Sh 33 | Muhyiddîn-i Arabî'nin Ruhun mahlukıyeti inkişâfından ibarettir sözünün izahıAzîz kardeşim, senin ikinci suâlin hulâsası: Muhyiddîn-i Arabî demiş: “Ruhun mahlûkıyeti, inkişâfından ibârettir.” O suâl ile, benim gibi zayıf bir bîçâreyi, Muhyiddîn-i Arab gibi müdhiş bir hârika-i hakîkate ve bir dâhiye-i ilm-i esrâra karşı mübârezeye mecbûr ediyorsun. Fakat madem nusûs-u Kur’âna istinâden bahse girişeceğim; ben sinek dahi olsam, o kartaldan daha yüksek uçabilirim. Belki Muhyiddin aldatmaz, fakat aldanır. Hâdîdir, fakat her kitabında mühdî olamıyor. Gördüğü doğrudur, fakat hakîkat değildir. Yirmidoku...2024-11-1856 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası15. Söz/1, Sh 46 | Recm-i şeyatîne dair âyete Yedi Basamak | 1.Basamak | Meleklerin vücuduON BEŞİNCİ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ Ey kozmoğrafyanın ruhsuz mes’eleleriyle zihni darlaşan ve aklı gözüne inen ve şu âyetin azametli sırrını, o sıkışmış zihninde yerleştiremeyen mektebli efendi! Şu âyetin semâsına “Yedi Basamaklı” bir merdivenle çıkılabilir. Gel, beraber çıkacağız! Birinci Basamak: Hakîkat ve hikmet ister ki: Zemin gibi semâvâtın da kendine münâsib sekeneleri bulunsun. Lisân-ı şer‘îde o ecnâs-ı muhtelifeye ‘melâike ve rûhâniyât’ tesmiye edilir. Evet, hakîkat öyle iktizâ eder. Zîrâ zemin, küçüklüğü ve hakāretiyle beraber zîhayat ve zîşuûr mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuûrlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrîh eder ki: Şu muhteşem burç...2024-11-1847 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası8/9. Lem'a/1, Sh 32 | Biri nesebî, biri risalet cihetinde olmak üzere iki nev âl-i Muhammedî asmSEKİZİNCİ LEM‘A فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَع۪يدٌ ve فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ âyetlerinin bir nükte-i gaybiyesini Gavs-ı A‘zam Seyyid Abdülkādir Geylânî’nin bir kerâmet-i gaybiyesiyle tefsîr eden ve kerâmât-ı evliyâyı inkâr eden mülhidleri iskât edip hizmet-i Kur’âniyede çalışanları teşvîk eden hakîkatli bir risâledir. Sikke-i Tasdîk-i GaybîMecmûası’na yazıldığı için buraya yazılmamıştır. DOKUZUNCU LEM‘A Bu Lem‘ayı herkes okumasın. Vahdetü’l-vücûd’un ince kusurlarını herkes göremez, muhtaç da değillerdir. بِاسْمِه۪ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ Azîz, sıddîk, muhlis, hâlis kardeşim! Kardeşimiz Abdülmecîd’e ayrı mektub yazmadığımın sebebi, size yazdığım mektubları kâfî gördüğümdendir ki; Abdülmecîd, Hulûsî’den sonra kıymetdar bir kardeşim, bir talebemdir. Her sabah ve akşam...2024-11-1731 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/6, Sh 44 | Zeyl | Altıncı Suâlin Tetimmesi ve Hâşiyesi, Yedinci SualAltıncı Suâlin Tetimmesi ve Hâşiyesi: Ehl-i dalâlet ve ilhâd, mesleklerini muhâfaza ve ehl-i îmânın intibâhlarına mukābele ve mümânaat etmek için o derece garib bir temerrüd ve acîb bir hamâkat gösteriyorlar ki, insanı insaniyetten pişman eder. Meselâ, bu âhirde beşerin bir derece umumiyet şeklini alan zulümlü, zulümâtlı isyanından kâinât ve anâsır-ı külliye kızdıklarından ve Hâlik-ı Arz ve Semâvât dahi, değil hususî bir rubûbiyet, belki bütün kâinâtın, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâ...2024-11-1724 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası7. Lem'a/6, Sh 30 | Hatime | Kur'ân-ı Hakîm'de tevafuk cihetinde tezahür eden farklı bir mu'cizeHâtime: Kur’ân-ı Hakîm’in tevâfuk cihetinden tezâhür eden i‘câzî nüktelerinden bir nüktesi şudur ki: Kur’ân-ı Hakîm’de İsmullâh ve Rahmân ve Rahîm ve Rab ve ism-i Celâl yerinde olan Hüve’nin mecmûu, dört bin küsûrdur. SAYFA 31 بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ hesâb-ı ebcedin ikinci nev‘i ki, hurûf-u hecâ tertîbiyledir, o da dört bin küsûr eder. Büyük adedlerde küçük kesirler tevâfuku bozmadığından, küçük kesirlerden kat‘-ı nazar edildi. Hem الٓمٓ tazammun ettiği iki vav-ı âtıfla beraber, iki yüz seksen küsûr eder. Aynen Sûretü’l-Bakara’nın iki yüz seksen küsûr...2024-11-1656 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/5, Sh 41 | Zeyl | Zelzele münasebetiyle akla ve kalbe gelen meraklı suâllere cevaplarOn Dördüncü Söz’ün Zeyli بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا ٭ وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَا ٭ وَقَالَ الْاِنْسَانُ مَا لَهَا ٭ يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا ٭ بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰي لَهَا ٭ الٓخره Şu sûre kat‘iyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhâma mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazen de titriyor. Ma‘nevî ve ehemmiyetli bir cânibden, şimdiki zelzele münâsebetiyle, altı yedi cüz’î suâle karşı, yine ma‘nevî ihtâr yardımıyla cevabları kalbe geldi. Tafsîlen yazmak kaç def‘a niyet ettimse de, izin verilmedi. Yalnız icmâlen kısacık yazılacak. Birinci Suâl: Bu zelzelenin maddî musibetinden daha elîm ma‘nevî bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve me’yûsiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azab vermesi nedendir? Yine ma‘nevî cevab: Şöyle denildi ki: “Ramazân-ı Şerîf’in terâvîh vaktinde kemâl-i neş’e ve sü...2024-11-1650 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası7. Lem'a/5, Sh 29 | Tetimmeye İkinci İzah | Sırat-ı müstakîm ehli olanlar kimlerdir?Bu Tetimmeye İkinci Îzâh: (Hâşiye) Bu âhir-i Feth’in işâret-i gaybiyesini te’yîd eden; hem Fâtiha-i Şerîfe’de sırât-ı müstakîm ehlinin صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ âyetindeki murad, kimler olduğunu beyân eden; hem ebedü’l-âbâdın pek uzun yolunda en nûrânî, ünsiyetli, kesretli, câzibedâr bir kāfile-i rufekāyı gösteren; ve ehl-i îmânı ve ashâb-ı şuûru şiddetle o kāfileye tebeiyet noktasında iltihâka ve refâkata mu‘cizâne sevk eden şu âyet, فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَ وَحَسُنَ اُولٰٓئِكَ رَف۪يقًا âhir-i Feth’in âhirki âyeti gibi ilm-i belâgatte “Meârîzü’l-kelâm” ve “Müstetbeâtü’t-terâkîb” ta‘bîr edilen, ma‘nâ-yı maksûddan başka işârî ve remzî ma‘nâlarla Hulefâ-yı Erbaa’ya ve beşinci halîfe olan Hazret-i Hasan Radıyallâhü Anh’a işaret ediyor. Gaybî umûrdan birkaç cihett...2024-11-1524 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/4, Sh 40 | Hatime | Gafil kafaya bir tokmaktır. Bir ders-i ibrettir.Hâtime Gāfil kafaya bir tokmaktır. Bir ders-i ibrettir. وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya tâlib bedbaht nefsim! Bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna. Avcıyı görür, uçamıyor, başını kuma sokuyor. Tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda. Avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez. Ey nefis! Şu temsîle bak, gör. Nasıl dünyaya hasr-ı nazar, azîz bir lezzeti elîm bir eleme kalb eder. Meselâ şu karyede yani Barla’da iki adam bulunur. Birisinin yüzde doksan dokuz ahbâbı İsta...2024-11-1529 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası7. Lem'a/4, Sh 28 | Bir Tetimme | Sure-i Feth'in son âyeti dört halifeyi sırasıyla haber verirBir Tetimme: Sûre-i Feth’in âhirindeki âyetin ma‘nâ-yı işârîsi ile verdiği ihbâr-ı gaybî münâsebetiyle, gelecek âyette aynı haber aynı ma‘nâ-yı işârî ile verdiği münâsebetle, bir nebze ondan bahsedilecek. وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُسْتَق۪يمًا ٭ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَ وَحَسُنَ اُولٰٓئِكَ رَف۪يقًا Bu âyetin beyânında, binler nüktelerinden iki nükteye işaret edeceğiz. Birinci Nükte: Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, mefâhîmiyle ve ma‘nâ-yı sarîhiyle ifâde-i hakāik ettiği gibi, üslûblarıyla ve hey’âtıyla da çok maânî-i işâriyeyi ifade ediyor. Herbir âyetin çok tabaka-i ma‘nâları var. Kur’ân, ilm-i muhîtten geldiği için, bütün ma‘nâları murad olabilir. İnsanın cüz’î fikri ile ve şahsî irâdesiyle olan kelâmları gibi bir iki ma‘nâya inhisâr etmez. İşte bu sırra binâen, âyât-ı Kur’âniyenin ehl-i tefsîr tarafından hadsiz...2024-11-1441 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/3, Sh 37 | 4.Mesele | Allah her şeyi nihayetsiz bir kolaylık ve sür‘atle halk ederDördüncüsü: Meselâ, اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ٭ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ ٭ تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍ gibi âyetlerin ifade ettikleri hakîkat-i ulviyesine ki, Kādir-i Mutlak, o derece suhûlet ve sür‘atle ve muâlecesiz ve mübâşeretsiz eşyâyı halk eder ki, yalnız sırf bir emir ile îcâd eder gibi görünüyor, fehmediliyor. Hem o Sâni‘-i Kadîr nihâyet derecede masnûâta karîb olduğu halde, masnûât nihâyet derecede ondan baîddir. Hem nihâyetsiz kibriyâsıyla beraber gayet cüz’î ve hakir umûru dahi, ehemmiyetle tanzîm ve hüsn-ü san‘attan hâriç bırakmıyor. İşte bu hakîkat-i Kur’âniyenin vücûduna, mevcûdâtta meşhûd suhûlet-i mutlaka içinde intizâm-ı ekmel şehâdet ettiği gibi; gelecek temsîl dahi onun sırr-ı hikmetini gösterir. Meselâ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰي Sâni‘-i Zülcelâl’in esmâ-yı hüsnâsından Nûr isminin bi...2024-11-1450 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası7. Lem'a/3, Sh 25 | Nev-i beşer içinde Enbiyadan sonra en mümtaz insanlar SahabelerdirBeşincisi: مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَي الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا -ilâ âhirihî-Şu âyetin başı, Sahâbelerin, enbiyâdan sonra nev‘-i beşer içinde en mümtâz olduklarına sebeb olan secâyâ-yı âliye ve mezâyâ-yı gāliyelerini haber vermekle, ma‘nâ-yı sarîhiyle; tabakāt-ı Sahâbenin istikbâlde muttasıf oldukları ayrı ayrı mümtâz ve hâs sıfatlarını ifade etmekle beraber, ma‘nâ-yı işârîsiyle; ehl-i tahkîkçe vefât-ı Nebevî’den sonra makamına geçecek Hulefâ-yı Râşidîn’e, hilâfet tertîbiyle işaret edip, herbirisinin en meşhur medâr-ı imtiyâzları olan sıfât-ı hâssalarını haber veriyor. وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ ile, maiyet-i mahsûsa ve sohbet-i hâssa ile ve en evvel vefat ederek yine maiyeti...2024-11-1344 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/2, Sh 35 | 2.Mesele | Herşey vücûda gelmeden yazılıdır, geldiği ve gittiğinde de yazılırİkincisi: Meselâ. وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ ٭ وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ٓي اِمَامٍ مُب۪ينٍ ٭ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَلَٓا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْبَرُ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ gibi âyetlerin ifadeettikleri ki: “Bütün eşyâ, bütün ahvâliyle, vücûda gelmeden ve geldikten sonra ve gittikten sonra yazılıdır ve yazılır ve yazılıyor” demek olan hakîkat-i âliyesine kanâat getirmek için, Nakkāş-ı Zülcelâl rûy-u zemînin sahîfesinde her mevsimde, bâhusus baharda değiştirdiği nihâyetsiz muntazam mahlûkātın fihriste-i vücûdlarını, târîhçe-i hayatlarını, desâtîr-i hareketlerini çekirdeklerinde, tohumlarında, köklerinde ma‘nevî bir sûrette derc ve muhâfaza ettiğini; ve zevâlden sonra semerelerinde aynen kalem-i kaderiyle ma‘nevî bir tarzda basit tohumcuklarında yazdığını; hatta her geçici baharda yaş-kuru ne varsa, mahdûd zerrecikler ve kemikler hükmünde olan tohumlarda, ölmüş odunlarda kemâl-i intizâm ile S...2024-11-1254 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası7. Lem'a/2, Sh 24 | Sulh-u Hudeybiye'nin büyük bir fetih olacağının Sure-i Fetih'de ihbarıMühim Bir Suâl: Fahrü’l-Âlemîn ve Habîb-i Rabbü’l-Âlemîn Hazret-i Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Sahâbelerinin, müşrikîne karşı Uhud’un nihâyetinde ve Huneyn’in bidâyetinde mağlûbiyetlerinin hikmeti nedir? Elcevab: Müşrikler içinde, o zamanda saff-ı Sahâbede bulunan ekâbir-i Sahâbeye, istikbâlde mukābil gelecek Hazret-i Hâlid gibi çok zâtlar bulunduğundan, şânlı şerefli olan istikbâlleri nokta-i nazarında bütün izzetlerini kırmamak için, hikmet-i İlâhiye, hasenât-ı istikbâliyelerinin bir mükâfât-ı muaccelesi olarak mâzîde onlara vermiş, bütün bütün izze...2024-11-1247 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası14. Söz/1, Sh 35 | Teslimiyeti sarsılanları Kur'an ve hadisin hakikatlerine çıkaran beş meseleON DÖRDÜNCÜ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ الٓرٰ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍ Kur’ân-ı Hakîm’in ve Kur’ân’ın müfessir-i hakîkîsi olan hadîsin bir kısım yüksek ve ulvî hakāikine çıkmak için, teslîm ve inkıyâdı noksân olan kalblere yardım edecek basamaklar hükmünde, o hakîkatlerin bir kısım nazîrelerine işaret edeceğiz. Ve hâtimesinde bir ders-i ibret ve bir sırr-ı inâyet beyân edilecek. O hakîkatlerden haşir ve kıyâmetin nazîreleri Onuncu Söz’de, bilhassa Dokuzuncu Hakîkat’inde zikredildiği için tekrara lüzûm yoktur. Yalnız sâir hakîkatlerden numûne olarak “Beş Mes’ele” zikrederiz. Birincisi: Meselâ. خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَ...2024-11-1233 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası5/6/7. Lem'a/1, Sh 23|Sure-i Feth'in son üç âyetinin gaybdan yedi cihetle mu'cizâne haber vermesiYEDİNCİ LEM‘A Sûre-i Feth’in âhirindeki âyetin yedi nevi‘ ahbâr-ı gaybiyesine dâirdir. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ لَقَدْ صَدَقَ اللّٰهُ رَسُولَهُ الرُّءْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَ مُحَلِّق۪ينَ رُؤُ۫سَكُمْ وَمُقَصِّر۪ينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ فَتْحًا قَر۪يبًا ٭ هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰي وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَي الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَكَفٰي بِاللّٰهِ شَه۪يدًا ٭ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ اَشِدَّٓاءُ عَلَي الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًا س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْئَهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰي عَلٰي سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا Hâşiye: Risâle-i Hasbiye olan Dördüncü Şuâ‘ hem bu nüktenin, hem yazılmayan Beşinci Lem‘a’nın hakîkatini bir derece beyân etmesiyle o lem‘a yerine geçmiştir. Sûre-i Feth’in bu üç âyetinin çok vücûh-u i‘câzı vardır. Kur’ân-ı Mu‘-cizü’l-Beyân’ın on vücûh-u külliye-i i‘câziyesinden ihbâr-ı bilgayb vechi, şu üç âyette yedi-sekiz vecihle görünüyor. Birincisi: لَقَدْ صَدَقَ اللّٰهُ رَسُولَهُ الرُّءْيَا ilâ âhirihî Feth-i Mekke’yi vukūundan evvel kat‘iyetle haber veriyor. İki sene sonra haber verdiği tarzda vukū‘ bulmuştur. İkincisi: فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ فَتْحًا قَر۪يبًا ifade ediyor ki: “Sulh-u Hudeybiye, çendân zâhiri İslâm aleyhinde görülmüş ve Kureyşîler bir derece gālib görünmüş olduğu halde, ma‘nen Sulh-u Hudeybiye, ma‘nevî büyük bir fetih hükmünde olacak ve sâir fütûhâta da anahtar olacak” diye ihbâr ediyor. Filhakîka, Sulh-u Hudeybiye ile, çendân maddî kılıç, gılâfına muvakkaten konuldu. Fakat Kur’ân-ı Hakîm’in bârika-âsâ elmas kılıcı çıktı; kalbleri, akılları fethetti. Musâlaha münâsebetiyle birbiriyle ihtilât ettiler. Mehâsin-i İslâmiyet ve envâr-ı Kur’âniye, inâd ve taassubât-ı kavmiye perdelerini yırtarak, hükmünü icrâ etti. Meselâ, bir dâhiye-i harb olan Hâlid bin Velîd ve bir dâhiye-i siyâset olan Amr’u-bni’l-Âs gibi, mağlûbiyeti kabûl etmeyen zâtlar, Sulh-u Hudeybiye ile cilvesini gösteren seyf-i Kur’ânî onları mağ...2024-11-1159 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası13. Söz/2, Sh 32 | Kur’ân’ın her âyeti, i‘câz ve hidayet nûrunu yayar, küfür ve gafleti dağıtır.SAYFA 33 تُسَبِّحُ لَهُ السَّموَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ sayhasıyla, işitenlerin nazarında gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar birer kelime-i hikmetnümâ, birer nûr-u hakîkat-edâ; ve arz bir kafa; berr ve bahir birer lisân; ve bütün hayvanât ve nebâtât birer kelime-i tesbîhfeşân sûretinde arz-ı dîdâr eder. Yoksa, bu zamandan tâ o zamana bakmakla, mezkûr zevkin dekāikini göremezsin. Evet, o zamandan beri nûrunu neşreden ve mürûr-u zaman ile ulûm-u müteârife hükmüne geçen ve sâir neyyirât-ı İslâmiye ile parlayan ve Kur’ân’ın güneşiyle gündüz rengini alan bir vaz...2024-11-1139 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası4. Lem'a/4, Sh 20 | Hz Ali Hulefa-i Râşidîn'i hak görmeseydi bir dakika tanımaz ve itaat etmezdiŞîa-i Velâyet eğer dese ki: “Hazret-i Ali’nin (ra) kemâlât-ı fevkalâdesi kabûl olunduktan sonra Hazret-i Sıddîk’ı (ra) ona tercîh etmek kābil olmuyor?” Elcevab: Hazret-i Sıddîk-ı Ekber’in (ra) ve Fârûk-u A‘zam’ın (ra) şahsî kemâlâtlarıyla, verâset-i nübüvvet vazîfesiyle zaman-ı hilâfetlerindeki kemâlâtları beraber bir mîzânın bir kefesine bırakılsa; ve Hazret-i Ali’nin (ra) şahsî kemâlât-ı hârikasıyla, hilâfeti zamanındaki bilmecbûriye girdiği dâhilî elîm vâkıalardan gelen ve sû’-i zanlara ma‘rûz olan hilâfet mücâhede...2024-11-1041 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası13. Söz/1, Sh 31 | Kur’ân ile felsefe ulumunun mahsul, ders ve derece-i ilimlerinin muvazenesiON ÜÇÜNCÜ SÖZ İki Makam’dır. İkinci Makam’ı Gençlik Rehberi olup müstakil yazılmakla şimdilik bu mecmûaya idhâl edilmemiştir. Birinci Makam بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ ٭ وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغ۪ى لَهُ ٭ Kur’ân-ı Hakîm ile felsefe ulûmunun mahsûl-ü hikmetlerini, ders-i ibretlerini, derece-i ilimlerini muvâzene etmek istersen, şu gelecek sözlere dikkat et! İşte, Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, bütün kâinâttaki âdiyât nâmıyla yâd olunan, hârikulâde ve birer mu‘cize-i kudret olan mevcûdât üstündeki âdet ve ülfet perdesini keskin beyânâtıyla yırtıp, o hakāik-i acîbeyi zîşuûra açıp, nazar-ı ibretlerini celb edip, ukūle tükenmez bir hazîne-i ulûm açar. Felsefe hikmeti ise, bütün hârikulâde olan mu‘cizât-ı kudreti âdiyât perdesi içinde saklayıp, câhilâne ve l...2024-11-1043 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası4. Lem'a/3, Sh 18 | 4.Nükte | Şia iki kısımdır. Biri Şia'yı velayet, diğeri Şia'yı hilafettir.Eğer denilse: Şîa iki kısımdır. Biri, Şîa-i Velâyet’tir, diğeri Şîa-i Hilâfet’tir. Haydi bu ikinci kısım garaz ve siyâset karıştırmasıyla SAYFA 19 haksız olsun. Fakat birinci kısımda garaz ve siyâset yok. Halbuki Şîa-i Velâyet, Şîa-i Hilâfete iltihâk etmiş. Yani, ehl-i turuktaki evliyânın bir kısmı, Hazret-i Ali’yi (ra) efdal görüyorlar. Siyâset cihetinde olan Şîa-i Hilâfet’in da‘vâlarını tasdîk ediyorlar. Elcevab: Hazret-i Ali’ye (ra) iki cihetle bakılmak gerektir. Birinci ciheti: Şahsî kemâlâtı ve mertebesi nokta...2024-11-0937 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası9. Söz/4, Sh 28 | Zamanın geçmesiyle ehl-i kubûrun son hatıraları dahi şu dünyadan kesilir.İşâ vaktindeki, o vakit, gündüzün ufukta kalan bakiye-i âsârı dahi kaybolup, gece âlemi kâinâtı kaplar. Mukallibü’l-Leyli ve’n-Nehâr olan Kadîr-i Zülcelâl’in o beyaz sahîfeyi bu siyah sahîfeye çevirmesindeki tasarrufât-ı Rabbâniyesiyle, yazın müzeyyen, yeşil sahîfesini kışın bârid, beyaz sahîfesine çevirmesindeki Musahhiru’ş-Şemsi ve’l-Kamer olan Hakîm-i Zülkemâl’in icrâât-ı İlâhiyesini hatırlatır. Hem mürûr-u zamanla ehl-i kubûrun bakiye-i âsârı dahi, şu dünyadan kesilmesiyle bütün bütün başka âleme geçmesindeki Hâlik-ı Mevt ve Hayat’ın şuûnât-ı İlâ...2024-11-0933 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası4. Lem'a/2, Sh 17 | 3.Nükte | Resûl-ü Ekrem (asm) Âl-i Beyt’ine meveddeti yani muhabbeti ister.Üçüncü Nükte: اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰي âyetinin bir kavle göre ma‘nâsı: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vazîfe-i risâletin icrâsına mukābil ücret istemez. Yalnız Âl-i Beyt’e meveddeti yani muhabbeti ister. Eğer denilse: “Bu ma‘nâya göre karâbet-i nesliye cihetinden gelen bir fâide gözetilmiş görünüyor? Halbuki, اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْ sırrına binâen karâbet-i nesliye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye noktasında vazîfe-i risâlet cereyân ediyor?” Elcevab: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki: “Âl-i Beyt’i, âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nûrâniye hükmüne geçecek ve âlem-i İslâm’ın bütün tabakātında kemâlât-ı insaniye dersi...2024-11-0848 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası9. Söz/3, Sh 26 | 5.Nükte | İnsan fıtraten gayet zayıftır. Hâlbuki her şey ona ilişir.Beşinci Nükte: İnsan fıtraten gayet zaîftir. Hâlbuki her şey ona ilişir. Onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet âcizdir. Hâlbuki belâları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Hâlbuki ihtiyâcâtı pek ziyâdedir. Hem tenbel ve iktidarsızdır. Hâlbuki hayatın tekâlîfi gayet ağırdır. Hem insaniyet onu kâinâtla alâkadâr etmiştir. Hâlbuki sevdiği ünsiyet ettiği şeylerin zevâl ve firâkı mütemâdiyen onu incitiyor. Hem akıl ona yüksek maksadlar ve bâkî meyveler gösteriyor. Hâlbuki el...2024-11-0839 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası9. Söz/2, Sh 25 | 4.Nükte | Beş vaktin her biri bir mühim inkılâb başında olup onları ihtar ederDördüncü Nükte: Nasıl ki haftalık bir saatin saniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar. Birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Öyle de, Cenâb-ı Hakk’ın bir saat-i kübrâsı olan şu âlem-i dünyânın saniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deverânı ve dakikaları sayan seneler ve saatleri sayan tabakāt-ı ömr-ü insan ve günleri sayan edvâr-ı ömr-ü âlem birbirine bakarlar. Birbirinin misâlidirler. Ve birbirinin hükmündedirler. Ve birbirini hatırlatırlar. Meselâ fecir zamanı tulûa kadar, evvel-i bahâr zamanına...2024-11-0737 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası4. Lem'a/1, Sh 15 | Minhâcü’s-Sünne | Resûl-ü Ekrem asm’ın ümmetine kemâl-i şefkat ve merhametiDÖRDÜNCÜ LEM‘A Minhâcü’s-Sünne Minhâcü’s-Sünne, bu lem‘aya lâyık görülmüştür. Mes’ele-i imâmet, bir mes’ele-i fer‘iye olduğu halde, ziyâde ehemmiyet verildiğinden bir mes’ele-i îmâniye sırasına girip, ilm-i kelâmda ve usûlü’d-dînde medâr-ı nazar olduğu cihetle, Kur’ân’a ve îmâna âit hizmet-i esâsiyemize münâsebeti bulunduğundan cüz’î olarak bahsedildi. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُفٌ رَح۪يمٌ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ قُلْ لَٓا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰي Şu âyet-i azîmelerin çok hakāik-i azîmelerinden bir iki hakîkatine “iki makamla” işaret edeceğiz. Birinci Makam: “Dört nükte” dir. Birinci Nükte: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ümmetine karşı kemâl-i şefkat ve merhametini ifade ediyor. Evet, rivâyet-i sahîhada vardır ki: Mahşerin dehşetinden herkes, hatta enbiyâlar dahi (نَفْس۪ي نَفْس۪ي) dedikleri zaman, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, (اُمَّت۪ي اُمَّت۪ي) diye re’fet ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyay...2024-11-0746 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası3. Lem'a⧸2, Sh 12 | 3.Nükte | Ey insanlar! Fânî ömrünüzü bâkî uzun, fâideli yapmak ister misiniz?Üçüncü Nükte: Şu dünyada zamanın, fenâ ve zevâl-i eşyâdaki te’sîrâtı gāyet muhteliftir. Mevcûdât ise, mütedâhil dâireler gibi birbiri içinde iken, zevâl noktasında hükümleri ayrı ayrı oluyor. Nasıl ki saatin saniyelerini sayan dâiresiyle, dakikayı ve saati ve günleri sayan dâireleri zâhiren birbirine benzer, fakat sür‘atte birbirine muhâliftirler. Öyle de, insandaki cisim, nefis, kalb, ruh dâireleri öyle mütefâvittirler. Meselâ, cismin bekāsı, hayatı ve vücûdu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu halde; ve mâzî ve müstakb...2024-11-0648 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası9. Söz/1, Sh 24 | Namazın muayyen beş vakte tahsîs edilmesindeki maksat ve hikmetler nelerdir?DOKUZUNCU SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَح۪ينَ تُصْبِحُونَ ٭ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِيًّا وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ ٭ Ey birader! Benden namazın şu muayyen beş vakte hikmet-i tahsîsini soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalnız birisine işaret ederiz. Evet, her bir namazın vakti, mühim bir inkılâb başı olduğu gibi; azîm bir tasarruf-u İlâhînin aynası ve o tasarruf içinde ihsânât-ı külliye-i İlâhiyenin birer ma‘kesi olduğundan, Kadîr-i Zülcelâl’e o vakitlerde daha ziyâde tesbîh ve ta‘zîm; ve hadsiz ni‘metlerinin iki vakit ortasında toplanmış yekününe karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir. Şu ince ve derin ma‘nâyı bir parça fehmetmek için “Beş Nükte’yi” nefsimle beraber dinlemek lâzım. Birinci Nükte: Namazın ma‘nâsı, Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh ve ta‘zîm ve şükür...2024-11-0642 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası3. Lem'a/1, Sh 10 | يا باقى انت الباقى Madem sen Bâkîsin, yeter. Sen her şeye bedelsin.ÜÇÜNCÜ LEM‘A Bu lem‘aya bir derece his ve zevk karışmıştır. His ve zevkin coşkunlukları ise, aklın düstûrlarını ve fikrin mîzânlarını çok dinlemediklerinden ve mürâât etmediklerinden, bu Üçüncü Lem‘a mantık mîzânlarıyla tartılmamalı. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Âyetinin meâlini ifade eden, يَا بَاق۪ٓي اَنْتَ الْبَاق۪ي ٭ يَا بَاق۪ٓي اَنْتَ الْبَاق۪ي kelâmının iki cümlesi, mühim iki hakîkati ifade ediyorlar. Ondandır ki, Nakşîlerin rüesâsından bir kısmı, bu iki cümle ile kendilerine bir hatme-i mahsûsa yapıp, muhtasar bir hatme-i Nakşiye hükmünde tutuyorlar. Madem o azîm âyetin meâlini, bu iki cümle ifade ediyor. Biz bu iki cümlenin ifade ettiği iki hakîkat-i mühimmenin birkaç nüktesini beyân edeceğiz. SAYFA 11 Birinci Nükte: Birinci def‘a ي...2024-11-0543 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası8. Söz/2, Sh 21 | Her kim fani hayatı esas tutsa, zahiren cennette de olsa, ma‘nen cehennemdedirİşte ey tenbel nefsim! Ve ey hayâlî arkadaşım! Geliniz. Bu iki kardeşin vaz‘iyetlerini muvâzene edelim. Tâ iyilik nasıl iyilik getirir ve fenâlık nasıl fenâlık getirir, görelim, bilelim. Bakınız. Sol yolun bedbaht yolcusu her vakit ejderhanın ağzına girmeye muntazırdır, titriyor. Ve şu bahtiyar ise, meyvedâr ve revnakdârbir bahçeye da‘vet edilir. Hem o bedbaht elîm bir dehşette ve azîm bir korku içinde kalbi parçalanıyor. Ve şu bahtiyar ise lezîz bir ibret, tatlı bir havf, mahbûb bir ma‘rifet içi...2024-11-0541 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası2. Lem'a/3, Sh 8 | 5.Nükte | Asıl musibet dine gelen musibettir. Musibeti büyük gördükçe büyür.Beşinci Nükte: “Üç mes’ele” dir. Birinci Mes’ele: Asıl musibet, muzır musibet, dine gelen musibettir. Musîbet-i dîniyeden her vakit dergâh-ı İlâhîye ilticâ edip feryâd etmek gerektir. Fakat dînî olmayan musibetler, hakîkat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtâr-ı Rahmânîdir. Nasıl ki, bir çoban, gayrın tarlasına tecâvüz eden koyunlarına taş atar. Onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtârdır. Memnunâne dönerler. Öyle de, çok zâhirî musibetler var ki; İlâhî birer ihtârdır, birer îkāzdır. Ve bir kı...2024-11-0444 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası8. Söz/1, Sh 18 | Hak din olmazsa, dünya bir zindan olur; dinsiz insan en bedbaht mahlukturSEKİZİNCİ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ ٭ اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ Şu dünya ve dünya içindeki rûh-u insanî ve insanda dinin mâhiyet ve kıymetlerini; ve eğer dîn-i hakk olmazsa, dünya bir zindan olması; ve dinsiz insan en bedbaht mahlûk olduğunu; ve şu âlemin tılsımını açan ve rûh-u beşerîyi zulümâttan kurtaran يَٓا اَللّٰهُ ve لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Eski zamanda iki kardeş uzun bir seyahate beraber gidiyorlar. Gitgide, tâ yol ikileşti. O iki yol başında ciddî bir adamı gördüler. Ondan sordular: “Hangi yol iyidir?” O dahi onlara dedi ki: “Sağ yolda kanun ve nizâma tebeiyet mecbûriyeti vardır. Fakat o külfet içinde bir emniyet ve saadet vardır. Sol yolda ise, serbest...2024-11-0445 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası2. Lem'a/2, Sh 5 | 2.Nükte | Musibet ve hastalıklarda insanın şekvâya üç cihetle hakkı yokturİkinci Nükte: Yirmialtıncı Söz’de sırr-ı kader bahsinde beyân edildiği gibi, musibetler ve hastalıklarda insanların şekvâya üç cihet ile hakları yoktur. Birinci Vecih: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücûd libâsını san‘atına mazhar etmiştir. Yani, insanı bir model yapmıştır. O vücûd libâsını o model üstünde keser, biçer, tebdîl eder, tağyîr eder; muhtelif esmâsının cilvesini gösterir. Şâfî ismi, hastalığı istediği gibi, Rezzâk ismi de açlığı iktizâ ediyor. Ve hâkezâ.. مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ ف۪ي مُلْكِه۪ كَيْفَ...2024-11-0351 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası7. Söz, Sh 15 | Allah'a ve ahirete inanmak, insana saadet kapısını açan kıymetdar iki tılsımdırYEDİNCİ SÖZ Şu kâinâtın tılsım-ı muğlakını açan اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ rûh-u beşer için saadet kapısını fetheden, ne kadar kıymetdar iki tılsım-ı müşkilküşâ olduğunu; ve sabır ile Hâlik’ına tevekkül ve ilticâ ve şükürle Rezzâk’ından suâl ve duâ, ne kadar nâfi‘ ve tiryâk gibi iki ilaç olduğunu; ve Kur’ân’ı dinlemek, hükmüne inkıyâd etmek, namazı kılmak, kebâiri terk etmek, ebedü’l-âbâd yolculuğunda ne kadar mühim, değerli, revnakdârbir bilet, bir zâd-ı âhiret, bir nûr-u kabir olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hi...2024-11-0353 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası6. Söz, Sh 11 | Nefis ve malını Allah’a satmak, kârlı bir ticaret ve şerefli bir rütbedirALTINCI SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰي مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk’a satmak; ve ona abd olmak ve asker olmak, ne kadar kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciği dinle: Bir zaman bir padişah raiyetinden iki adama, her birisine emâneten birer çiftlik verir ki, içinde fabrika, makine, at, silâh gibi her şey var. Fakat fırtınalı bir muhârebe zamanı olduğundan hiçbir şey kararında kalmaz. Ya mahvolur. Veya tebeddül eder, gider. Padişah o iki nefere kemâl-i merhametinden bir yâver-i ekremini gönderdi. Gayet merhametkâr bir ferman ile onlara diyordu: “Elinizde olan emânetimi bana satınız. Tâ sizin için muhâfaza ed...2024-11-0252 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası2. Lem'a/1, Sh 4 | Sabır kahramanı Hz Eyûb (as)’ın münâcâtı, hem mücerreb, hem te’sîrlidir.İKİNCİ LEM‘A بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِذْ نَادٰي رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ Sabır kahramanı Hazret-i Eyûb Aleyhisselâm’ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem te’sîrlidir. Fakat âyetten iktibâs sûretinde bizler münâcâtımızda, رَبِّ اِنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ demeliyiz. Hazret-i Eyûb Aleyhisselâm’ın meşhur kıssasının hulâsası şudur ki: Pek çok yaralar ve bereler içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükâfâtını düşünerek kemâl-i sabır ile tahammül etmiş, kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştikleri zaman, zikir ve ma‘rifet-i İlâhiyenin mahalleri olan kalb ve lisânıyla yaptığı ubûdiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahati için değil, belki ubûdiyet-i İlâhiye için demiş: “Yâ Rab! Zarar bana dokundu. Lisânen zikri...2024-11-0143 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası5.Söz, Sh 9 | Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek hakîkî bir vazife-i insaniyettir BEŞİNCİ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakîkî bir vazîfe-i insaniyet; ve ne kadar fıtrî münâsib bir netice-i hilkat-i beşeriye olduğunu görmek istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Seferberlikte bir taburda biri muallem vazîfeperver; diğeri acemi, nefisperver iki asker beraber bulunuyordu. Vazîfeperver nefer ta‘lîme ve cihada dikkat eder, erzâk ve ta‘yînâtını hiç düşünmezdi. Çünkü anlamış ki; onu beslemek ve cihâzâtını vermek, hasta olsa tedâvi etmek, hatta indelhâce lokmayı ağzına koymaya kadar, devletin vazîfesidir. Ve onun asıl vazîfesi ta‘lîm ve cihaddır. Fakat bazı erzâk ve cihâzât...2024-11-0138 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası1. Lem'a/2, Sh 2 | Biz Hz Yûnus (as)’ın vaz‘iyetinden yüz derece daha müdhiş bir vaz‘iyetteyiz.İşte biz, Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’ın birinci vaz‘iyetinden yüz derece daha müdhiş bir vaz‘iyetteyiz. Gecemiz, istikbâldir. İstikbâlimiz, nazar-ı gafletle onun gecesinden yüz derece daha karanlıklı ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdân küre-i zemînimizdir ki; bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor; onun denizinden bin derece daha korkuludur. Bizim hevâ-yı nefsimiz ise, hûtumuzdur; hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor. Bu hût, onun hûtundan bin derece daha muzırdır. Çünkü onun hûtu, yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim hûtumuz, yüz milyonlar senelik hayatımızın mahv...2024-10-3134 minLem\'alar MecmuasıLem'alar Mecmuası1. Lem'a/1, Sh 1 | Hz Yûnus (as)'ın kıssası ve mühim bir vesîle-i icâbe-i duâ olan münacaatı.Otuzbirinci Mektub’un Birinci Lem‘a’sı بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ فَنَادٰي فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ ٭ اِذْ نَادٰي رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ ٭ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ ٭ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظ۪يمِ يَا بَاق۪ٓي اَنْتَ الْبَاق۪ي ٭ يَا بَاق۪ٓي اَنْتَ الْبَاق۪ي Otuzbirinci Mektub’un birinci kısmının, her zaman, hususan mağrib ile ışâ ortasında otuz üçer def‘a okunması çok fazîleti bulunan mezkûr kelimât-ı mübârekenin herbirinin çok envârından bir nûrunu gösterecek altı lem‘adır. BİRİNCİ LEM‘A Hazret-i Yûnus ibn-i Mettâ Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhissalâtü Vesselâm’ın münâcâtı, en azîm bir münâcâttır ve en mühim bir vesîle-i icâbe-i duâdır. Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’ın kıssa-i meşhûresinin hulâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı, gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümid kesik bir vaz‘iyette, لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ münâcâtı, ona sür‘atle vâsıta-i necât olmuştur. Şu münâcâtın sırr-ı azîmi şudur ki: O vaz‘iyette esbâb, bilkülliyesukūt etmiş. Çünkü o halde ona necât verecek öyle bir zât lâzım ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semâya geçebilsin. Çünkü, o...2024-10-3144 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası4.Söz, Sh 7 | Namaz pek kıymetdar ve mühim, hem pek ucuz ve az bir masraf ile kazanılırDÖRDÜNCÜ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اَلصَّلَاةُ عِمَادُ الدّ۪ينِ Namaz ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır; hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu iki kerre iki dört eder derecesinde kat‘î anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, gör: Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını her birisine yirmi dört altın verip iki ay uzaklıkta hâs ve güzel SAYFA 8 bir çiftliğine ikāmet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bazı şeyleri mü...2024-10-3139 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası3. Söz, Sh 5 | İbâdet büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefâhet ise hasâret ve helâkettirÜÇÜNCÜ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا İbâdet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefâhet, ne büyük bir hasâret ve helâket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle: Bir vakit iki asker uzak bir şehire gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler. Tâ yol ikileşir. Bir adam orada bulunur. Onlara der: “Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi kısa ve uzunlukta birdirler. SAYFA 6 Yalnız bir fark var ki; intizâmsız, hükûmetsiz ola...2024-10-3046 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası2. Söz, Sh 3 | İmanda pek büyük bir saadet ve ni‘met; ve pek büyük bir lezzet ve rahat vardırİKİNCİ SÖZ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ Îmânda ne kadar büyük bir saadet ve ni‘met; ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle: Bir vakit iki adam, hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler. Biri hodbîn, tâli‘siz bir tarafa; diğeri hudâbîn, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler. Hodbîn adam, hem hodgâm, hem hod-endîş, hem bedbîn olduğundan, bedbînlik cezâsı olarak nazarında pek fenâ bir memlekete düşer. Bakar ki, her yerde âciz bîçâreler zorba, müdhiş adamların SAYFA 4 ellerinden ve tahrîbâtlarından vâveylâ ediyorlar...2024-10-2941 minSözler MecmuasıSözler Mecmuası1. Söz, Sh 1 | Bismillah her hayrın başıdır بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَبِه۪ نَسْتَع۪ينُ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰٓي اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsîlâtıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakîkati nefsimle beraber dinle. Çünkü, ben nefsimi herkesten ziyâde nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifâde ettiğim “Sekiz Söz’ü” biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avâm lisânıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin. BİRİNCİ SÖZ “Bismillâh” her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcûdâtın lisân-ı hâliyle vird-i zebânıdır. “Bismillâh” ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle, şöyle ki: Bedevî Ara...2024-10-2856 minKurt KjergaardKurt KjergaardTHE YEARMIX® 2023 Mixed & Selected by Kurt KjergaardHallo Freunde das Jahr neigt sich langsam aber sicher dem Ende zu ... deshalb gibt es wie jedes Jahr von mir THE YEARMIX Es gab in diesem Jahr so viele neue und coole Tracks, dass man leider nicht alle in einen Mix unterbringen kann ... hier nun mein Mix für euch ... Viel Spaß Kurt Kjergaard Hello friends The year is slowly but surely coming to an end... That's why, like every year, I have THE YEARMIX There were so many new and cool tracks this year that unfortunately you can't fit everything into one mix... here is my mix for you... En...2023-12-132h 05Digitally Dreaming Off The Gridiron PodcastDigitally Dreaming Off The Gridiron PodcastEpisode 99 - The 1999 St. Louis Rams & American Underdog Review - The Legacy of Kurt WarnerOne of my favorite QBs of all-time Kurt Warner's biopic - American  Underdog is covered in this episode, in addition to the '99 St. Louis  Rams2022-07-2014 minSteel-toes ‘N‘ ScoreboardsSteel-toes ‘N‘ ScoreboardsEpi. 09: "What If Special" Tyson vs AliToday we have a treat! In the boys first ever "What If Special" episode they break down the biggest fight debate in sports: Tyson vs Ali. Listen as they talk about the history of both these guys, the records, win and losses, and much more!   And then listen as they simulate a "match" in front of a sold out MSG crowd and 500 million watching on PPV!   You don't want to miss this! We told you: "They SHOOK UP THE WORLD!"  2021-08-012h 18Dad’s Talk - der Podcast von Dad\'s LifeDad’s Talk - der Podcast von Dad's Life#4 Dad's Talk mit Unternehmer, Autor und Keynote Speaker Ali MahlodjiAli Mahlodji hat in seinem Leben schon viel gesehen. Und gemacht. Er kam mit zwei Jahren als Flüchtling nach Österreich, brach später die Schule ab, hatte über 40 Jobs, eine tiefe Sinnkrise samt Burnout und ist heute ein erfolgreicher Unternehmer sowie in Ali Mahlodji hat in seinem Leben schon viel gesehen. Und gemacht. Er kam mit zwei Jahren als Flüchtling nach Österreich, brach später die Schule ab, hatte über 40 Jobs, eine tiefe Sinnkrise samt Burnout und ist heute ein erfolgreicher Unternehmer sowie internationaler Keynote Speaker mit über 100 Vorträgen im Jahr.Seit rund 18 Monaten hat er all...2020-11-111h 20Behavioral Grooves PodcastBehavioral Grooves PodcastCovid-19 Crisis: Ali Fenwick, PhD on Leveraging the Crisis for GoodAli Fenwick, PhD is a Professor of Organizational Behavior at Hult International Business School in London and Dubai. He specializes in applying behavioural traits and behavioral interventions for business improvement, government policy design, communication effectiveness and, among other things, psychographic profiling. According to Ali, “Bulk buying is caused by various psychological and environmental cues which throw rational-thinking out of the window. When in survival mode, we let mainly our emotions drive decisions and are more susceptible to social influences. So, we will rush out and buy more because we believe others are doing the same.” We dis...2020-03-251h 01Stand Out LifeStand Out LifeEp74 Kurt Fearnley - Fiercely FocussedRaised in the small country town of Carcoar, Kurt Fearnley has always been determined. Being born without the lower portion of his spine he grew up in a community who never saw him different. In our conversation Kurt shares how it wasn’t until he was 12 years old that he fully realised that his pathway would be different. Kurt has achieved extraordinary feats from crewing a winning Sydney to Hobart yacht, crawling the Kokoda Track and winning dozens of marathons around the world, many of them representing Australia. His career has been in wheelchair racing, and Kurt shares the moment he...2019-02-051h 04